Ferzan Özpetek yeteneğini opera sahnesine taşıyor! Ünlü yönetmen, Floransa Operası’nın açılışında ‘Aida’ operasını sahneye koyacak!
Görünen o ki, İtalya’da yaşayan Ferzan Özpetek’e film yönetmek artık yetmiyor. Ödüllü eserleriyle tüm dünyayı büyüleyen Özpetek, şimdi de gözünü opera sahnesine çevirmiş. Malum, en son Cem Yılmaz’ın da rol aldığı ‘Sonra Ağlayacağım’ filminin çekimleri için Türkiye’deydi. Özpetek’in operayla yakından ilgilendiğini daha önce de duymuştum. Şu günlerde bir yandan da Floransa Operası’nın 28 Nisan’daki açılışı için gece gündüz çalışıyor. Çünkü Özpetek, Maggio Musicale Fiorentino Tiyatrosu’nda yapılacak açılışta, İtalyan besteci Giuseppe Verdi’nin ‘Aida Operası’nı sahneye koyacak. Ünlü sinemacı, opera tarihinin en ihtişamlı başyapıtlarından ‘Aida Operası’na kendi yorumunu katacakmış. Sahne dekorlarında Türkiye tarihinden unsurlara da yer verilecekmiş. Ve bu dekorlar, operanın, Floransa dışında sahneleneceği diğer ülkelerde de kullanılacakmış. Biletler çoktan tükenmiş bile.
Tanıtıma katkı yapacak
Geçen gün görüştüğüm Ferzan Özpetek çok heyecanlıydı. Opera yönetmek kolay değil! Özpetek, hem ilk kez böyle bir deneyim yaşayacağı için hem de Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunacak bir proje üstlendiği için çok mutluydu. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da, Özpetek’i tebrik etmiş. Helal olsun... Operanın anavatanında opera yönetmek her babayiğidin harcı değil. Yetenek kadar cesaret de lazım!
Verdi’nin, Mısır Hidivi’nin siparişi üzerine bestelediği ‘Aida Operası, ilk kez, iki haftadır tüm dünyanın canlı olarak izlediği Kahire’deki İtalyan Opera Binası’nın açılışında sahnelenmiş. Eserde, Habeşli köle Aida ile Firavun’un kızı Amneris arasında kalan Mısır ordusu başkomutanı Radames’in dramatik aşkı anlatılıyor. Avrupa prömiyeri 1872’de La Scala’da gerçekleşen eser, o kadar beğenilmiş ki, Verdi o gece tam 32 kez sahneye çağrılmış. Eser, bestecinin en güzel operası olarak kabul ediliyor.
Visconti’nin izinde!
Özpetek’in ‘opera açılımı’ bana İtalyan sinemasının dünyaca ünlü yönetmeni Luchino Visconti’yi hatırlattı. ‘Venedik’te Ölüm’, ‘Bellisima’ ve ‘Masumlar’ gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni Visconti de bir dönem opera sahnesine çıkmıştı. Visconti’nin yönettiği operaları unutulmaz kılan unsurlardan biri de kuşkusuz, eserleri efsanevi soprano Maria Callas’ın seslendirmesiydi.
ÖZGÜR ŞEF, BEBEK’İ FETHETMİŞ BİLE!
Geçen hafta bir arkadaşım aradı, “Sana İstanbul’daki en lezzetli biftekten ısmarlayacağım, vaktin var mı?” diye sordu. Restoranın adını söyleyince jeton düştü! Cadde’deki yazar arkadaşım Özgür Şef’in, Bebek’te kendi adını taşıyan mekanını söylüyormuş meğer.
Henüz uygulamaya fırsatım olmasa da, Özgür’ün köşesinde verdiği tarifleri kesip saklamışlığım çoktur. Fakat onun elinden yemek yemek kısmet olmamıştı. O akşam gittik, ama az kalsın ayakta kalıyorduk! İçerisi full! Şansımıza bir masa boşaldı da, Özgür’ün kendi elleriyle yaptığı o nefis bifteğimizi yedik. Özgür’ün kırmızı et konusunda neden bu kadar iddialı konuştuğunu görmüş olduk!
Denize nazır mekanın atmosferi de insanı sarmalıyor. Ama asıl dikkatimi çeken müşteri profili oldu. Ağzının tadını bilen siyasetçiler, Özgür Şef’in mekanını çoktan keşfetmiş! Biz girerken AK Parti milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat çıkıyordu. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış misafirleriyle bir gece önce oradaymış. Yan masamızda da Procter&Gamble’ın CEO’su Saffet Karpat, maaile akşam yemeğindeydi. Bebek’i mesken tutan ünlü oyuncuları, sanatçıları hiç saymayayım!
Özgür Şef’e iş dünyasıyla siyasetçilerin yemek tercihleri arasında nasıl farklılıklar olduğunu sordum. Siyasilerin klasik tatları tercih ettiğini, iş dünyasının farklı lezzetler denemeyi sevdiğini söyledi. Bu cevap beni hiç şaşırtmadı nedense...