Bir uzmandan lüks pazarını dinlemeye hazır mısınız? Bakalım, yemeden içmeden kesip maaşını lüks markalara kaptıran Çinli kadınlar, size birini hatırlatacak mı?
Araştırmalar önümüzdeki 20 yılda lüks tüketim pazarının devasa boyutlara ulaşacağını, en büyük alıcı kitlesinin de Çin olacağını gösteriyor. Geçen yıl bir trilyon euroluk alışverişin yapıldığı lüks pazarında satılan her 10 lüks üründen birini, bir Çinli satın aldı. 2009’da büyük çöküş yaşayan lüks piyasasının toparlanmasında en etkili unsur, çılgınca büyüyen Çin’in pazara girmesiydi. Şu anda lüks tüketimin yüzde 10’u Çinliler tarafından yapılıyor. Çin’in beş yıl içinde Amerika’yı da sollaması ve lüks pazarında zirveye oturması bekleniyor. Alıcı kitlesi olaraksa erkekler pazarı domine etmeye başlamış bile.
Çin’in başını çektiği Uzakdoğu ülkelerinin yanı sıra Brezilya, Hindistan, Rusya, Türkiye ve Meksika’da da lüks tüketimin artması bekleniyor. Bu ülkelerin ortak noktası, gelişen ekonomileri ve artan gelir seviyeleri. Lüks uzmanı Özlem Güsar, önümüzdeki 10 yılda lüks dünyasının daha genç, eskiye göre daha erkeksi ve daha ‘online’ olacağını öngörüyor. Anlayacağınız ‘çekik gözlü’ ve maço bir moda çağı bizi bekliyor.
Plajdaki saatli erkekler
Özlem Güsar pazarın dinamiklerini iyi bilen bir isim. 2009’daki çöküşten sonra sektörün hızla toparlanmasını kadınların ayakkabı ve çantadan vazgeçmemesine bağlayan Güsar, “Lüks, bugüne kadar kadınların mücevher, ayakkabı, çanta, hazır giyim, ev dekorasyonu alışverişleriyle domine ettiği bir pazardı. Ancak şimdi erkekler saat, kozmetik ve kişisel bakıma çok daha fazla para harcamaya başladı” diyor. Eskiden tek bir saatle yetinen erkekler artık gece-gündüz ve katılacağı etkinliğe bağlı olarak farklı saatler kullanıyormuş. Erkeklerin en çok tercih ettiği saat markalarıysa yılda üç bin 500 adet parça üreten Lange&Söhne, çarpıcı mekanik tasarımlarıyla göze çarpan Richard Mille ve bir klasik olan Patek Phillipe’ymiş. Bu markaların kimi modelleri için saat tutkunları 1-1.5 yıl beklemeyi göze alıyor. Araba da önemli tabii ama Güsar’a göre erkekler saatleriyle plaja da gidebildikleri için bu aksesuara bir servet harcıyormuş.
“Ruslar bile sadeleşiyor”
Lüksün itibarını geri kazanmaya çalıştığını söyleyen Güsar’ın ilginç tespitlerden bazıları şöyle: “Hermes, Bottega Veneta gibi işçiliğiyle, hammaddesiyle, kuşaktan kuşağa geçen markalar çok olumsuz etkilenmedi. Ama ‘celebrity’ kullanarak satış yapan, sadece logoyu ön plana çıkaran markalar çok zorlandı. Artık daha öze dönen bir lüks arayışı var. ‘Az şatafat daha çok deneyim’ dönemi yakında başlayacak. Şatafatı seven Ruslar bile sadeleşmeye döndü.”
İnsanların işsiz, evsiz kaldığı 2009’daki küresel krizde, ‘lüks utancı’ denen olgunun ortaya çıktığını anlatan Güsar, “Herkes mağdur durumdayken ben lüks takılmayayım, diye düşündü insanlar. Bazıları bu utancı gerçekten içinde hissetti, bazıları da ‘İnsanların gözü üstümüzde, dikkat çekmeyelim’ kaygısıyla uzak durdu. Sonuçta lüks pazarı 2009’da yüzde 10 küçüldü. Ancak pazar hızla toparlanıyor, geçen yıl yaralarını sararak 2007’deki satış rakamlarını yakaladı. Bu yılsa Çin ve erkek tüketicilerin talebiyle satışlarda patlama bekleniyor. Bunda Çinlilerin payı büyük. Yemiyor, içmiyor lüks tüketiyorlar. Orta halli kadınlar, markaların elbise ve çantasını alamasa da cüzdan, anahtarlık ve gözlük gibi aksesuarlara para akıtıyor” diyor.
Onarılabilir lüks!
Böyle bir lüks uzmanını bulmuşken, “Bana lüksün tarifini yapar mısınız?” diye sormadan edemedim. İşte aldığım cevap: “Gerçek lüks, ihtişamına ve DNA’sına geri dönmek zorunda ki insanlar lüksle ilgili soru işaretlerinden arınsınlar. Hermes’in patronu, ‘Lüks onarılabilir bir şeydir’ diyor. Yani o kadar uzun süre kullanırsınız ki onarıma ihtiyaç duyar.” Güsar, işte tam da bu nedenle lükste artık kişiselleştirme eğiliminin başladığını söylüyor. Mücevherde mesela yılda sadece 250-300 adet parça üreten JAR ve Hemmerle gibi markalar revaçtaymış. Asillerin kullandığı bu markalara sosyete de merak sarmış. Bakalım zaman ne gösterecek...