HAYDi SOFRAYA BUYURUN!

Bu yılbaşında konuklarınızı nasıl bir sofrada ağırlayacağınızı düşündünüz mü? Cemiyet hayatının önde gelen isimleri ve ünlü tasarımcıların kurduğu sofralar, Harbiye Divan Otel’de sizi bekliyor

Yaşadığımız sürat çağında ‘atıştırma’, ‘yemek yemenin’ tahtına göz dikiyor. Fast-food tüm dünyada her geçen gün daha fazla kişinin alışkanlığı haline gelse de ‘sofra kültürü’ne sahip toplumlarda bu kültürün daha uzun yıllar sürdürüleceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Çünkü bu toplumlarda ‘sofra’ sadece yemek yenen değil, aynı zamanda belki de daha önemlisi bir sosyal mecra.
Örneğin Fransa’da arkadaşların buluştuğu bir öğle yemeği, çoğu zaman akşamüstüne dek sürer. Rusya’da bir sofranın etrafında toplananlar sırayla ayağa kalkıp, duruma özel birer konuşma yapar ve her konuşmanın ardından “Nazdrovya” diyerek havaya kaldırılır votka kadehleri. Bizdeyse özellikle akşam yemekleri çoğu zaman aileyi, dostları bir araya getirir.

Kristaller, gümüşler
Çiğdem Simavi’nin başkanlığını yaptığı Kültür ve Sanat Varlıklarını Koruma ve Tanıtma Vakfı’nın (KÜSAV) organize ettiği masa ve yaşam sanatı sergisi ‘L’art de la Table&L’art de Vivre’i gezerken bunları düşünüyordum. Sergide her sofranın farklı öyküsü, farklı konsepti var. ASTAŞ’ın ana sponsoru olduğu sergide kristal bardaklar, gümüş çatal-bıçaklar, limoj tabaklar, gösterişli süslemeler birbiriyle yarıştı. Armani/Casa, Arzu Sabancı, Caroline Koç/Haremlique, Louis Vuitton, Beymen Home, Luxuria, Paola Caovilla, Semahat Arsel ve Yastık by Rıfat Özbek’in hazırladıkları sofraları gördüm.

Antionette ile Versace bir arada
Dikkatimi Beymen Home’un hazırladığı, Beymen Halkla İlişkiler Müdürü Gülden Büyükuçak ve Beymen Mağazalar Grup Direktörü Ayten Danışman’ın konseptini anlattığı masa çekti. Beymen Kreatif Direktörü Murat Türkili’in tasarladığı sofra ‘Maria Antoinette, Versace ile karşılaşsaydı ne yapardı?’ konseptiyle hazırlanmış. “Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler” sözüyle anılan Antionette’in ilham kaynağı olduğu sofrada birbirinden mükemmel tatlılar günaha davet ediyordu. Macaron’lar, cupcake’ler, meyve çiçekleri... İpek üzerine Versace desenli masa örtüsü ve yastıklar da yıkılıyordu. Davet sahibi Simavi olunca İstanbul’un önde gelen bütün elitleri sergideydi. “Yılbaşında nasıl bir sofra kurmalıyım?” diye düşünüyorsanız, Harbiye Divan Otel’deki ufuk açan bu sergiyi bugün ve yarın gezebilirsiniz.

Aşureyi öyle sevdiler ki
Dünya çapındaki görgüsüyle tanınan, üst düzey yabancıları ağırladığı sofrasında Türk yemekleri ve kültürünün tanıtılmasında büyük katkısı olan Çiğdem Simavi’ye sordum, “Yabancılar en çok hangi yemeğimizi seviyor?” diye. Yanıtı çok ilgi çekiciydi,
“Bir keresinde Yemek Dostları adında kalabalık bir yabancı grubuna Türk yemekleri ikram ettim ve ‘Sizce hangi Türk yemeği dünyada tanınabilir?’ diye sordum. Cevap, ‘Aşure’ oldu. Şaşırdım ve sebebini sordum. ‘Müsli gibi’ dediler, ‘Sabah da yenebilir akşam da’. Türk yemekleri harika ama bence uzun hazırlanma süreçleri nedeniyle dünyada çok tanınmıyor. Türk yemeklerini öyle çok önceden yapıp bekletemezsiniz. Gerçek lezzet için taze sunmak gerekir.”