Zarflardan artık sadece faturaların çıktığı günümüzde mektubun hâlâ yaşadığını öğrendiğimde içimi umut kapladı. Söz konusu gerçek bir hanımefendi ise dostların durup ince şeyleri düşünecek vakti oluyor
Berna Tokar yaşam zevki, tarzı, yaşanmışlıkları, hayat tecrübesiyle efsane bir kadın. İstanbul’da dört baba davetin olduğu geçen pazartesi gecesi... Ancak ağır cemiyetin hepsi Reina’da... Berna Tokar’ın, internet ortamında yayın yapan kadın dergisi ‘womenist.net’ sitesinde yayınlanan yazılarından derlenen ve geliri TEGV Van Feyyaz Tokar Parkı’nın yapımına bağışlanan kitabı için.
Rahmi Koç, Tülin-Revna-Reyhan Demirören, Çiğdem Simavi, Berna Yılmaz, Semahat Arsel, Caroline-Mustafa Koç, Ayşe-Selahattin Beyazıt, Sema Doğan, Vuslat Doğan Sabancı, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Dinç -Güler Bilgin, Tülay Ulusoy o gece Reina’daydı. Hepsinin ortak arkadaşı Berna Tokar. Evet, en yakın arkadaşları gibi kendisi de toplumun en seçkin kesiminden ama asla sınıf dertleri yok.
Rahmi Koç da mektup yazdı
Önünden geçtiği manava ilk selamı veren, balıkçısını yanaklarından öpen, herkesin zor günlerinde yardımına koşan, özveriyle özdeşleşmiş bir isim. Merhum gazeteci, yazar Feyyaz Tokar’ın eşi, Çiğdem Simavi’nin kuzeni, Kahraman Sadıkoğlu’nun kardeşi, Serra-Esra Tokar’ın annesi... Hikayeleriyle, dostluklarıyla, sebepsiz verdiği hediyeleriyle ünlü şiirsel bir kadın.
Yakın arkadaşı Suna Kıraç’la okul yılları Robert Kolej’de birlikte geçmiş. Suna Hanım’ın, Berna Tokar’a 1951 yılında el yazısıyla yazdığı, “Tabii ki Çiğdem’ini benden daha çok hatırlarsın ama beni de hatırla” dediği mektubu da kitapta yer alıyor. Tokar’ın hâlâ haftada iki gün Suna Kıraç’ı ziyaret ettiğini öğrendiğimde bu kuşağın nasıl da ‘asil dostluklar’ kurmayı başarmış olduğunu anladım ve açıkçası gıpta ettim.
Beyaz lazların ana kraliçesi
Rahmi Koç’un kitap için kaleme aldığı mektup da köklü bir dostluktan almış ilhamını: “Feyyaz’ın aramızdan zamansız ayrılışı hepimizi çok üzdü. Sonra, Berna’yla daha çok yakınlaştık. Dostluğu o kadar sağlamdır ki, iyi günde, kötü günde, daima yanınızdadır. Hatırşinastır. Önemli günleri hiç unutmaz. Her zaman hediye vermeyi sever. Sık sık sabahları 8.30’da telefonda görüşürüz.”
Ama en çok Dinç Bilgin’in kitapta yer verilen mektubuna bayıldım: “Beyaz Lazların ana kraliçesidir. Merak etmeyin, kızmaz çünkü en sevdiğim tarafı kendisiyle rahatlıkla dalga geçebilmesidir. Çok eskilere dayanan bir arkadaşlığımız oldu.”
Yılın patronu Zeynep Bilgin
Berna Hanım’a sürpriz yaparak kitabı ve o geceyi hazırlayan ‘womenist.net’in sahibi Zeynep Bilgin çok kaliteli bir internet dergisi yapıyor. Zaten eski dergici. Ercan Arıklı’nın ‘Kadınca’sında çalışmış. Uzun yıllar da Yorum Ajans’ta. Önay Bilgin’le evlenince eşi çalışmasını istememiş. Dinç Bilgin’in gelini. Ama Sabah Gazetesi’nin ailede olduğu dönemde de hep geride durmayı tercih eden, dünyalar tatlısı bir kadın. Aylarca uğraşıp yazarı Berna Hanım için bu sürpriz geceyi hazırlayan Zeynep Bilgin, dergicilik kadar organizasyonda da başarılı olduğunu ortaya koydu. Herkese böyle patron nasip olsun!
BEBEK’TEN CHAMPSELYSEES’YE BiR KAHVE iÇiMLiK SOHBET
Bir röportaj dönüşü Bebek’te Happily After’ın önünden geçiyorum. Cemiyet öğle kahvesinde. Ahu Aysal, Selma Türkeş, Pelin Akad, Çiğdem Erkman, Tuba Coşkun, Şeyda Coşkun, Şenay Turgut, Ebru Gökçek, Biricik Suden uzaktan seçebildiklerim. Sonrasını hatırlamıyorum! TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’yla soykırımı inkar yasası görüşmeleri için gittiğim Paris ziyareti masanın gündemi oldu. Ahu Aysal, “Topluca gidip ‘Soykırım yoktur’ diyelim. Bakalım ne yapabilecekler?” önerisini ortaya attı. Selma Türkeş, Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşerek kamburlarından artık kurtulması gerektiğini söyledi. Bence ilk dersimiz lobi yapmayı öğrenmek olmalı.