Sürekli zayıflamaya çalışan, kendine pek çok yiyeceği yasaklayan, yasakladıkları aklından bir türlü çıkmayan, sonunda kendini tutamayıp yasaklara saldıran ve yine başa dönen... Hepimiz biraz böyleyiz artık. Ama şimdi “Korkma, ye” diyen biri var
Kısa bir süredir elden ele dolaşan ve okuyanları şaşırtan bir kitaptan söz etmek istiyorum bugün. İnkılap Yayınevi’nden çıkan kitabın adı ‘Korkma Ye!’ Önerisi, Vata prensibiyle incelmek. Yazarı Zaza Yurtsever her ayın iki haftasını Berlin’de, iki haftasınıysa İstanbul’da geçiren bir psikolog. Gerçi kendisini daha önceki çalışmalarından da tanıyoruz ama kilo konusuyla ilgili yazdıkları, bugüne kadar bütün bildiklerimizi alt-üst edecek cinsten.
Her şeyden önce bildiklerimizin aksine diyetlerin insanları zayıflatmadığı gibi, uzun vadede şişmanlattığının altını çiziyor:
“Diyete maruz kalmış bir beden, diyet bittikten sonra genelde birkaç kilo daha fazla biriktirir. Mesela 80 kiloyla diyete başlayıp iki ay içinde 60 kiloya indiğinizde diyetten sonraki dönemde 83-84 kiloya çıkarsınız. Bir sonraki sezon tekrar radikal bir diyetle 60 kiloya inersiniz ama diyetten sonra 86-87 kiloya çıkarsınız. Çünkü sizin diyet diye adlandırdığınız müdahaleyi bedeniniz kıtlık olarak değerlendirir ve birkaç kilo fazla alarak kendisini bir sonraki kıtlık dönemine daha iyi hazırlar. İşte bu yüzden diyetler, uzun vadede insanların daha fazla şişmanlamasına yol açar.”
Yemekle sorunlu ilişki
Diyet kısırdöngüsüne girmiş insanları diyetzede olarak adlandıran Yurtsever, insanların ancak normal yemek yiyerek ideal kilolarına geleceğini iddia ediyor. Normal yemek yemenin insanları daha fazla şişmanlatabileceğine yönelik kuşkularımaysa şöyle yanıt veriyor:
“Evet, insanlar genelde normal yemek yediklerinde şişmanlayacaklarını düşünür. Bundan dolayı da yeme davranışlarını kontrol etme ve kendilerine bazı yiyecekleri yasaklama yoluna girerler. İlk bakışta kulağa mantıklı gelse de pratik hayatta bu devamlı fiyaskoyla sonuçlanır. Çünkü kişi mütemadiyen kendisine yasakladığı yiyecekleri düşünür ve sıkça bu yasaklı yiyecekleri tükettiği yeme atakları geçirir. Bu atakların sonucunda yoğun suçluluk duyguları hisseder ve bir sonraki gün yeniden diyete başlar. Ancak bu da pek uzun sürmez. Uzun yıllardır zayıflamaya çalışan birçok insan bu durumda yaşamaktadır. Günümüzde modern toplumlarda insanların bir çoğunun yemekle sorunlu bir ilişkisi var. Dolayısıyla bu sorunlu ilişkinin düzeltilmesi gerekir. Bu da ancak kişinin tekrar normal yemek yemeye geçmesiyle mümkün. Normal yemek düzenine geçmek demek, kişinin yalnızca ve yalnızca fiziksel açlık hissettiğinde yemek yemesi, canının çektiği şeyleri tüketmesi ve en önemlisi karnı doyduğunda durmasıdır.”
Hipnoz CD’si de var
Sağlık Bakanlığı’nın obeziteye karsı savaş başlattığı bir dönemde ortaya çıkan bu kitabı konuyla ilgilenen bütün insanların ve uzmanların okumasında fayda var. Son derece akıcı bir dille ve tamamen bilimsel verilerden yola çıkarak yazılmış bu kitap bir solukta okunur cinsten.
Kitaba hepimizin yakından tanıdığı Prof. Dr. Hüseyin Nazlıkul, Dr. Yasemin Bradley ve Dr. Tijer Acarkan’nın yanı sıra Berlin’in tanınmış psikologlarından Johann Kluczny de birer önsöz yazmışlar. Yazımı Dr. Yasemin Bradley’in yazdığı önsözden bir alıntıyla bitiriyorum:
“Zaza Yurtsever’in kitabını bir solukta okudum ve heyecanlandım. Üstelik bu konuda yüzlerce kitabı devirmiş olmama rağmen! Hedefime eriştiğimdeyse hemen telefona sarıldım: ‘Bravo arkadaşım, eline sağlık, ben de yararlandım!’ Diyet endüstrisinin artık iyice keskinleşen dişleri arasında yıllardır öğütülen herkese öneriyorum.”
Bu arada Yurtsever, bir hipnoz CD’si de hazırlamış. Kitapla birlikte satılan CD’yle bilinçaltını terbiye edip yemekle ilişkinin yeniden normale döndürülmesi hedefleniyor...