Hemen her konuda olduğu gibi sanat alanında da dünya başkenti New York’ta Ardan Özmenoğlu’nun ilk solo sergisinin hazırlıklarına tanıklık ettim. Heyecan vericiydi!
ABD sanat piyasasının ne kadar güçlü olduğunu sadece New York’ta 600’den fazla galerinin bulunmasından, müzelerindeki dünyaca ünlü koleksiyonlardan, sanatçılardan ve fuarlardan anlıyorsunuz. Eğer sanatçı olarak New York’taysanız, başarılısınız. Çünkü dünya her şeyde olduğu gibi sanatta da New York’u takip ediyor. Bu hafta sessiz sedasız bunu başarmış genç bir Türk sanatçısından bahsedeceğim size... Ardan Özmenoğlu’ndan...
Ardan Özmenoğlu’yla galeriler bölgesi Chelsea’de buluştuk. Yakında açacağı kişisel sergiye hazırlanıyordu. Chelsea bölgesindeki galerilerin çoğu yaz nedeniyle kapalı olmasına karşın açık olanları gezmek iki günümü aldı. Büyük ve ciddi bir rekabet var. New York’ta sergi açabilmek için sanatçı olarak özgün ve orijinal eserler üretmelisiniz. Kimsenin kaşı-gözü hatırına sergi açtırmıyorlar. Chelsea’yi bu kadar detaylı gezmek, Bertrand Delacroix Galeri’de sergi açmaya hazırlanan Ardan Özmenoğlu’nun neyi başardığını anlamama da yardımcı oldu.
Üç yıl izlemiş
Galerinin sahibi Bertrand Delacroix, üç yıl boyunca Özmenoğlu’nun sergilerini takip etmiş. Bu kasımda Chelsea’deki galerisinde kişisel bir sergi açması için davet etmiş. Özmenoğlu post-it notlarla yarattığı eserleri, enstelasyonları ve cam heykelleriyle tanınıyor. Eserleri Mustafa Taviloğlu, Sennur Çiftçi gibi koleksiyonerlerin gözdesi. Sanatçı, post-it notlarla ilişkisini şöyle anlatıyor: “Yapışkanlı hatırlatma kağıtları genelde sarı renkli olur. Unutmamamız gereken ne varsa üzerlerine yazarız. Bence önemli bir buluş, çok güncel, yeni ve geçmişi yok. Eserlerimde geleneksel teknikleri ve konuları bu kadar yeni bir medyumla buluşturmak ‘post-it’lik yapmak mıdır? Evet, bence çağdaş sanat budur.”
15 Kasım’da açılıyor
Altı ay yurt dışında, altı ay İstanbul’da yaşayan Özmenoğlu, eserlerini Manhattan’da 37’nci Sokak’ta kiraladığı Lower East Side Printshop adlı stüdyoda yapıyor. Heykelleriniyse Williamsburg’daki Point B adlı, beş sanatçının bir arada çalıştığı büyük stüdyoda... 15 Kasım’da Bertrand Delacroix Galerisi’nde açacağı serginin adı, ‘I love New York, and New York loves me!’ Gördüğüm kadarıyla kendisi, New York sanat piyasası için kapıyı açmış, umut ediyorum daha çok genç sanatçıyı görürüz...
PUANTiYELER LOUIS VUITTON’U SARDI
5’inci Cadde’deki Louis Vuitton mağazası bu yaz puantiyeler içinde. İmzası haline gelen puantiye desenlerle tanınan Japon ressam Yayoi Kusama, marka için özel koleksiyon hazırlamış. Mağazanın vitrininde sanatçının gerçek boyutlarda bir balmumu heykeli bile var. Bu aralar yolunuz New York’a düşerse Whitney Museum’daki Yayoi Kusama’nın sergisini de görmeden dönmeyin. Louis Vuitton serginin de destekçileri arasında.
KARPUZ BEKLERKEN TABLO ÇIKTI
Chelsea’de Özmenoğlu’yla galerileri gezerken önümüzde bir kamyon durdu. Sonradan ressam olduğunu öğrendiğimiz şoför, karpuzlarını tezgaha indiren esnaf edasındaydı. Yaptığı resimleri kamyonun köşelerine, kaldırım kenarına koyduğu panonun üzerine astı. Alıcı beklemeye başladı. Mustafa Sarıgül’e duyurulur. Sergi açamayan sanatçılara kamyon desteği sağlansın!
ŞiMŞEK GiBi BiR NEW YORK TURU iÇiN
Vaktiniz yoksa ve New York’ta VIP şekilde gezmek isterseniz tereddütsüz Ali İhsan Şimşek’i arayın. Yıllar önce New York’a yerleşmiş. Mustafa Koç, Ali Sabancı, Ferit Şahenk, Sinan Tara gibi isimler ABD’ye gidince onun şirketinden hizmet alıyor. Kurduğu turizm ve taşımacılık şirketi AIS Service Co. ve daha önce çalıştığı Musevi patronunun etkisiyle New York hayatı ondan soruluyor. Sayesinde iş ve cemiyet hayatımızın önde gelen isimlerinin yiyip içtiği yerlerde rezervasyon sıkıntısı yaşamadan görülebilir, alışverişinizi yapabilirsiniz.