Der Spiegel’in internet sitesinde dikkatimi çekti. Genç bir yazar Oliver Weber, ‘Talkshow Hassen’ diye bir kitap yazdı. Siyasi görüşün gelişmesine yardım mı ediyor? Yoksa ön yargıları daha da mı artırıyor? Tartışma ve sohbet programlarının ‘Daha demokratik olması’ neye bağlı? Bir söyleşi yapılmış kendisiyle... Bir yerde genel geçer bazı ipuçları veriyor.
Aynı insanları konuk almak
“Kamuoyu ya da düşünce oluşturmak niyetine aynı insanları, aynı görüşleri paylaşırken görmek, hiçbir işe yaramaz” diyor. Neden? “Çünkü izleyici bu durumda sadece kendi görüşünü güçlendirmiş oluyor. Onları dinleyerek, kendini bir kere daha onaylamış oluyor.” Bizde de öyle değil mi?
‘Hep aynı isimler çıkıyor’ durumu bizim için de geçerli değil mi? Hatta bazılarını, ‘bu adamın söyledikleri hoşuma gidiyor’ diye izlemiyor muyuz? Görüşler ayrı olsa da, aynı konukların ekranda tam kadro sadece ‘Ben de onun gibi düşünüyorum’ fasit dairesi yaratmaktan başka bir işe yaramıyor.
Uzman paneli olmamalı
Oliver Weber’in ezber bozduğu bir konuda ‘tartışma programlarında uzmanlar paneli’ haline gelmesini eleştiriyor. “Daha yaratıcı ve konuk kompozisyonu geniş olmalı” diyor özetle.
Tam bize göre! Bir tane kanal gösterin, böyle ‘geniş bir kompozisyonu’ olan? ‘İktidar’ ve ‘muhalefet’ çizgileri bile o kadar birbirine yakın ki? Bazı kanallarda bakıyorum ‘Geniş yelpaze’ çağrıştıran isimler koymuşlar programın adına, beş tane aynı tornadan çıkan isim. Bu sağ ya da sol fark etmiyor. ‘Siyaset Meydanı’ yelpazesini aşamadık, hatta daha da geriye gittik.
Sahadakiler değil masadakiler
Mesela kaç siyasi parti takip eden muhabir çağrılıyor bu tartışma programlarına? Suriye’deki savaşın her anını yaşıyan kaç muhabiri tartışma programlarına görüyoruz? Adam mesela FETÖ üzerine kitap yazmış, bu konuyla ilgili onlarca haber yapmış, ekranda kaç haber tartışma programında yer alıyor?