Nazlı Mengi

Nazlı Mengi

nazli.mengi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün benim doğum günüm... Son yıllarda hep; kendim heveslenip, kutlama planlayarak değil de, yakınlarımın sürprizleriyle girdim yeni yaşlarıma. Geçen sene, Amerika’da yaşayan kardeşim Kuki’yi bir anda karşımda gördüğümdeki şokumu unutamam. Dilim tutulmuştu! Birkaç sene önce iş toplantısına gittiğimi sanıyorken, görüşme mekanına girince bütün arkadaşlarımla burun buruna gelmiştim, o da harika bir sürprizdi...
Bu sefer ise kendim fazlasıyla heyecanlıyım yeni yaşım için! Yaşadığım bazı büyük olaylar bende adeta bir aydınlanma yarattı. Sanki uzun zamandır derin bir uykudaydım da hayata gözlerimi yeni açtım gibi hissediyorum! Hayatımdan ‘iyi ki’ gidenler oldu, yerlerine güzel kalpli, içi dışı bir dostlar geldi. (Fotoğrafa bakınız!) Pozitif yönde fazlasıyla değişmiş karşılıyorum sıradaki yaşımı...
“Hayır” demeyi öğrendim sonunda, bir şeyi yapmak içimden gelmiyorsa, kendimi kimse için zorlamamayı... Biraz bencilliğin iyi olduğuna inanmışımdır hep ama şimdiye kadar başaramamıştım. Kendimi düşünmeyi ve kendime iyi davranmayı öğrendim.
Karşılıklı sevgi ve güven içinde olduğumuzu, hatta aile olduğumuzu sandığım insanlardan kötülük gördüğümde etkilenmemeye, aksine daha da güçlenmiş hissetmeye ve herkesi olduğu gibi kabul etmeye başladım. Bir yılanı ne kadar seversen sev, dönüp seni soktuğunda ona kızamazsın, değil mi? Çünkü yaratılışı böyle! Yılan ruhlulara kızmamayı öğrendim.
Hayatta hiç bir şeyin tesadüf olmadığını, zihnimizde yarattığımız iyi veya kötü hikayelere inanınca, onların er ya da geç gerçeğe dönüştüğünü gördüm. Yani; düşüncelerimizin hayata çok güçlü bir şekilde yansıdığını öğrendim.
Hayaller için hiç bir zaman geç değil
Hiçbir şey için, hiçbir zaman geç olmadığını, sadece her birimiz için doğru zamanın başka olduğunu öğrendim. Mesela; Müjdat Gezen’in müzikali ‘Şarkılar Seni Söyler’de rol almak, tiyatroya aşık etti beni, hayatımda yepyeni bir sayfa açıldı ve tarifsiz bir mutlulukla koştum her oyuna. Şimdi onun okulunda eğitim alacağım. Minnet borçluyum Müjdat Hoca’ma; ekibinde olmak ve onunla aynı sahnede nefes almak rüya gibi... Bardağın içinde tek damla su olsa bile, “Bardak boş’ dememek gerektiğini, hep dolu olan kısmına odaklanmak gerektiğini öğrendim. Böyle böyle güzellikler
geliyor hayatımıza...
Geçmişi ‘ölmüş’ kabul etmeyi, hayatın şu anda taptaze, yepyeni olduğunu ve her an yeniden doğduğumuzu öğrendim. Değişimlerin bir kısmı bana kendiliğinden geldi. Bilinçli şekilde üzerinde çalıştıklarım için ise yaşam koçuma teşekkürler, onunla hayata bambaşka bakmayı öğreniyorum. Ve pek tabii, 10 yıldır günden güne artan bir hevesle yazdığım ‘Cadde’deki Hayalet’ için Milliyet Aile’me, beni okuyan siz dostlara teşekkürler. Bugün duygusalım, mazur görün!