Daha 19 yaşında konservatuvar öğrencisiyken üstün yeteneği sayesinde başrol söylemeye başladığı İstanbul Devlet Operası’nın 41 yıl boyunca baş solistiydi. Henüz öğrenciyken Turandot operası ‘Liu’ başrolü ile başlayan sanat hayatını ve baş solistlik görevini 30’dan fazla yabancı opera ve birçok Türk operasının en büyük partilerini yorumlayarak sürdürdü.
Türkiye’yi yurt dışında, dünyanın dört bir yanında, her sahneye çıkışında ayakta alkışlandığı büyük başarılarla temsil etti. New York Metropolitan Operası’nda, NY Senfoni Orkestrası eşliğinde konser veren ilk Türk opera sanatçısı oldu.
Eşi kıymetli opera bestecisi Okan Demiriş ile uluslararası seviyede eserler üreterek Türk operasını dünyaya tanıtma hedefini misyon edindiler. Okan Demiriş konser aryalarını ve operalarındaki baş kadın rollerini eşinin ses rengine göre bestelemiş ve bir röportajında “En güzel operalarımı Leyla’ya yazdım” demiştir.
Primadonna Leyla Demiriş
İşte o Leyla, olağanüstü sesine olan aşkıyla büyük besteci Okan Demiriş’in Türk opera tarihine geçen operalarını yazdığı Leyla Demiriş... Türkiye’nin efsanevi primadonnasının sanat ve kültürümüze kattığı büyük değerleri burada birkaç satıra sığdırmaya olanak yok.
Yıllar içinde edindiği tüm birikimini de yeteneğine inandığı gençlere aktardı. Kendi geliştirdiği çok özel şan teknikleriyle sanatçılar yetiştirdi. O yeri asla dolmayacak özel sanatçıyla çalışma şansını yaşayanlardan biriyim.
Uzun yıllar geçti üzerinden ama ders almak için evine ilk gittiğim günlerde, o piyanonun başında, ben hemen yanıbaşında ayakta dururken karşısında heyecandan dizlerimin titreyişini hâlâ unutmam. Şarkı söylemeye aşık, öğrenmeye hevesli, küçük bir kız olarak nasıl büyülü bir olaydı benim için, tarihe geçen bir primadonnayla çalışmak... Leyla Demiriş’in en uzun süreli öğrencilerinden biri olmanın onurunu sonsuza kadar taşıyacağım.
Geride bıraktığımız bayram “Efsane Soprano Leyla Demiriş’e” başlıklı yazımı bu köşede hepinizle paylaştığım zaman hocam hastaydı. Ona olan sevgimi ve minnetimi biraz olsun buradan anlatmak istemiştim. O öyle zariftir ki; ilaçlardan bitkin olmasına rağmen yazımın üstüne hemen bana mesaj çekmiş, sonra da aramıştı. “Daha güzel bir yazı olamazdı canım kızım, sen çok kabiliyetlisin” yazmıştı. Ben nereden bilebilirdim ki o cümleler bana yazdığı son mesajları olacak...
Bir gün buluşacağız...
En son hastanede geçen günlerimizde; Leyla Hoca’mla yine derslerimize devam edeceğimiz, kız kıza yemeklere gideceğimiz, tüm sırlarımızı birbirimize anlatacağımız, dertleşeceğimiz, güleceğimiz günlerin hayalini kurmaktan hiç vazgeçmedim. O, uzun yıllardır hakkını asla ödeyemeyeceğim hocam olmanın yanında; yine hakkını asla ödeyemeyeceğim bir anne oldu bana. Hayatımın her anında annemden farksız şekilde en büyük desteğim, canımın parçası oldu.
Ve şimdi maalesef hayatımın en zor vedalarından birinin vakti... Benim melek hocam, Allah sizden sonsuz kez razı olsun, bir gün mutlaka buluşacağız, sizi gururlandırmak, benle ilgili kurduğunuz hayalleri gerçekleştirmek için elimden ne gelirse yapacağım... Sizi çok seviyorum, sonsuza kadar...
NOT: Leyla Demiriş, 26 Eylül Pazartesi saat 11.00’de Süreyya Operası’nda düzenlenecek törenden sonra Teşvikiye Camii’nde kılınacak ikindi namazını müteakiben Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecektir.