Geçtiğimiz cumartesi günü Fashionist’16 Fuarı’nda Tuvana Büyükçınar fırtınası vardı! Moda dünyamızın her daim en çok parlayan yıldızlarından, her yaptığı işe ayrı bayıldığım Büyükçınar ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’ defilesiyle yine efsaneydi.
Büyükçınar’ın zevki defile için özel olarak hazırlanan dev şamdanlar ve ışıl ışıl mumlarla süslenmiş kokteyl alanından başlıyordu. Defilenin sunumu ve dekoru da etkileyiciliğiyle yine onun farkını yansıtıyordu.
Koleksiyona gelince, ‘Tuvanam’ markasının daha adını görünce bile heyecanlanan sıkı bir takipçisi olarak, her zamanki gibi her bir tasarımı hayranlıktan ağzım beş karış açık izledim.
Romantizm etkisinin hissedildiği, sade renklerin yoğun el işçiliğiyle birleştiği, Büyükçınar’ın sıra dışı ve kendine has çizgisinin her ayrıntıda karşımıza çıktığı defile tam anlamıyla büyüleyiciydi.
Defiledeki tasarımların tümüne birden sahip olmak imkansız olduğundan, bir anlamda bana aklımı da oynattırmadı değil! Gerçi ben her ‘Tuvanam’ defilesinde aynı hissi yaşadığım için artık alıştım!
KELİMELER KİFAYETSİZ!
Hani bazı şeyler karşısında adeta dili tutulur insanın, şoktan yorum dahi yapamayacak hale gelir, beyni donar adeta, kelimeler anlamını yitirir! İşte Tuğçe Kazaz’ın son olarak canlı yayındaki saygı duruşunu ve İstiklal Marşı’nı söyleyişini görmenin bendeki etkisi tam da böyle oldu!
Şehitlerimizi milletçe saygıyla anıyoruz ve her kaybımızda yüreğimiz dağlanıyor tabii ki ama her şeyin bir yeri var ve konuk olduğu programda bir anda saygı duruşuna geçmesini kimsenin ‘duyarlılık’ olarak algıladığını sanmıyorum. O cümlemize yaşattığı şoklara bir yenisini ekledi, bizde ise bir kez daha kelimeler kifayetsiz kaldı!
GÜL SATAN GENÇ AKLIMDAN ÇIKMIYOR
Beyoğlu’nda bir gece kulübünün önünde gül satan bir gençle sohbet ettim. Hani normalde o gülleri satana kadar insanlara yapışan çocuklara alışkınız, o ise öylesine gururlu ve ağırbaşlıydı ki… Çok çocuklu bir aileden geldiğini, yaşadığı yerdeki huzursuzluklardan bunalıp küçücük yaşında bir başına İstanbul’a gelmek zorunda kaldığını anlattı. “Gül satarak geçinebiliyor musun?” diye sordum, “Yattığım yerin parasını ödüyorum, sevdiğim kızla internetten konuşmak için para ödüyorum, eğer elimde para artarsa onu da ihtiyacı olan arkadaşlarla paylaşıyorum ama çok zorlanıyorum tabii” dedi.
En büyük hayalinin düzenli bir iş bulmak ve sevdiği kızla evlenmek olduğunu anlattı. Onun küçük ve masum hayali beni o kadar etkiledi ki günlerdir aklımdan çıkmıyor. Sohbetimizin sonunda bizler sıcak evlerimize dönerken, o kim bilir ne zor şartlarda yaşadığı yere döndü.
Sadece sıcak bir yatakta yattığı için bile gece gündüz şükretmeliymiş insan meğer, çoğumuz için değil şükretmek, düşünmeyecek kadar sıradan olan şeyler; kimileri için hayatlarının en büyük amacı ve hayali… Sokaklarda bir şeyler satmaya çalışan gençleri, çocukları tersleyenlere çok rastlıyorum, halbuki tepki vermeden önce o hayatları da aklımıza bir getirmeliyiz…