Hem cumartesi günü İnönü Stadyumu yıkılmadan önceki son maça, hem de ertesi gün oynanan Fenerbahçe-Galatasaray derbisine futbolseverlerin ilgisi; maça gideceklerin yakınlarının da endişe ve stresi büyüktü. Kendi çevremde dahi maça gidecek dostlarımızı engellemek ve vazgeçirmek için epey uğraştık.. Ama takımına gönülden bağlı olanları yollarından döndürmek imkansız malum.
İnönü’deki maça giden kankam Caner, maç sonrası yaşadıklarını bir bir anlattı. Üşenmemiş her anın fotoğrafını çekmiş; kendisinin fahri gazeteci olduğunu ve elindeki fotoğrafların başka hiç bir yerde olmadığını iddia ediyor! Fotoğraflara bakmak bile dehşete düşmeme yetti; taraftarın üzerine fışkırtılan sular, havada uçuşan biber gazları, coplamalar... Bizimki de hepsinden nasibini almış maalesef!
Maça mı, savaşa mı?!
Sanki futbol müsabakası değil, savaş alanı! Caner, iki gün kendine gelemedi maçtan sonra. Maç başladıktan sonra Beşiktaş’tan geçtiğimde, sokaktaki insanlar hala ağızlarını peçetelerle kapatıyordu; çoluk çocuk, genç yaşlı, maçla alakalı alakasız herkes gazdan etkilenmişti.
Daha cumartesi gecesinin şokunu yaşarken pazar günkü derbi sonrası bıçaklanan Fenerbahçe taraftarı Burak Yıldırım’ın ölüm haberini aldık. Gencecik bir canın canına; yine kendi gibi bir genç kıydı! Sebep: Üzerindeki Fenerbahçe forması.
Futbol keyfi de bırakmadılar
İşte sözün bittiği yer burası. Taraftarlık adının altına sığınan bir cani, daha hayatının başındaki bir insanı gözünü kırpmadan öldürdü, durduk yere, karşı takımı tutuyor diye! Gerçekten söyleyecek söz, yapacak yorum bulamıyor insan.
Futbolun tadı tuzudur yenmek, yenilmek, şampiyon olmak, olamamak, rakibini sollamak veya sollanmak. Futbolu bir oyun olarak görmekten çıkıp da hayat memat meselesi haline getirenleri, statları savaş alanına, ortalığı kan gölüne çevirenleri Allah bildiği gibi yapsın. Sanki ülkemizin yeterince sorunu yokmuş gibi, fazlasıyla can kaybetmiyormuşuz gibi bir de futbol terörüne kurban veriyoruz. Lanet olsun!
BiTKi GiBi YAŞAYANLAR
Reyhanlı saldırısından futbol cinayetine kadar ülke fokur fokur kaynarken; hâlâ her şeyden habersiz ve umursamaz yaşayan tipler var. Dünya yıkılsa öncelikleri hiç değişmiyor. “Bugün ne giysem de dikkat çeksem, hangi popüler mekâna gitsem de piyasa yapsam, kiminle çıksam da eski sevgilimi kudurtsam?” konu başlıkları üzerinde kafa yorulan hayatlardan bahsediyorum! Yahu kıyamet kopuyor daha ne kadar parazit gibi yaşayacaksınız?
Çevrede o kadar çok görüyorum ki bunlardan, “Reyhanlı olayı ne?” veya “Burak Yıldırım kim?” diye sorsan bilmelerine imkan yok! Kendi küçük ve süslü dünyalarında, kendilerinden başka önemli hiçbir şey yokmuşçasına tam anlamıyla bitki gibi yaşıyorlar!
Bunları gördükçe vallahi midem bulanıyor. Bu tiplerin ailelerine sormak lazım; “Bu kadar şımarık ve kendini dünyanın merkezi sanan, ülkesinde neler yaşandığından bihaber bu insanlar büyürken; ceplerine para koyup sokağa salmak dışında ne yaptınız?”