İstanbul’un göbeğinde, güpegündüz, cenazeye katılan talihsiz bir vatanda- şımız, polis tarafından vurularak hayatını kaybetti. Ülkenin geldiği noktaya inanmakta güçlük çekiyorum, gerçek olamayacak kadar korkunç bir halde, büyük bir kabusun içindeyiz. Devamlı yas tutuyoruz, yok yere canından olan insanlarımızın arkasından üzülüyoruz; “Allah rahmet eylesin” son zamanlarda en çok kullandığımız cümlelerin başında geliyor.
Ne moral bıraktılar, ne umut, ne de ufacık bir mutluluk kırıntısı... “Polis kurşunuyla vurulup öldü” haberlerine lanetler ediyoruz ama ne acı ki artık şaşırmıyoruz bile!
30 yaşındaki Uğur Kurt‘un yerinde herhangi birimiz olabilirdik. Zira tamamen şansa yaşıyoruz bu memlekette. Polis sanki ‘atari oyunu oynar’ gibi ateş açıyor, olay çığrından çıkmış vaziyette.
Gezi olaylarında öldürülen gençlerin hesabı sorulmadı, suçluları cezalandırılmadı. Ee, hem vicdanı olmayıp, hem de cezalandırılmayanlar da artık sokak ortasında önüne gelene ateş ediyor. Savunmaları da basit, “Önce eylemciler polise saldırdı” deyip çekiliyorlar kenara, ölen öldüğüyle kalıyor.
YANLIŞ ZAMANDA YANLIŞ YERDE
Hani bir eyleme katılmaya falan da gerek yok, ‘yanlış zamanda yanlış yerde’ bulunmak ölmek için yeterli!
Geçen gün İstiklal Caddesi’nde yürürken uzaktan ufak bir eylem yapıldığını gördüm. İçimi nasıl bir korku kapladığını anlatamam; bulduğum ilk mekana attım kendimi, saatlerce çıkmadım. Memleketimin en işlek, en ünlü caddesinde yürümeye korkar haldeyim, inanabiliyor musunuz? Çünkü ne yazık ki ‘kim vurduya gitmek’, ‘sebepsiz yere canından olmak’ an meselesi.
Bu kadar haksızlığın, adaletsizliğin, insan hayatının hiçe sayılışının ortasında nefes alıp gidiyoruz işte, yaşamak değil çünkü bu, sadece nefes alıp vermek!
DAYANAMADIĞIM ‘TİP’ÇİKLER!
* ‘Benden sonrası tufan’cılar: Soma faciasından beridir, vurdumduymazlıkları nedeniyle yıllardır arkadaşım olan bazı insanlardan bile soğudum.
Hani dünya zaten umurlarında değil, hayat onlara güzel ya ‘Benden sonrası tufan’ kafasındalar. O da yetmiyor Soma için üzülenleri de anlamıyorlar, hayat devam ediyormuş, ne yapalımmış! Cidden tahammül edemiyorum bunlara...
* Adamlıktan nasibini almayanlar: Sosyal medya fenomeni Baaddin’in yorumlarına hayranım, efsane analizler yapıyor. “Koyduğum şeyleri koyduğum yerde bir türlü bulamıyorum. Daha yeni bazı kişileri şurada adam yerine koymuştum, şimdi ara ki bulasın” demiş mesela.
* Bu duyguyu o kadar çok yaşıyorum ki, artık kimsenin yaptığı hiçbir şeye şaşırmamaya başladım, kalbim nasır tuttu. Adam yerine koyup da hayal kırıklığına uğratmayan kişi sayım, bir elin parmaklarını geçmiyor maalesef.
* Takıntılı tacizciler: Kafayı birine takıyor mesela, “Aşığım ölüyorum” modlarına sokuyor
kendini, konuyla hiç alakası olmayan karşı tarafa da taciz boyutunda rahatsızlık veriyor. “İstemiyorum”dan anlamıyor, sussan anlamıyor, hakaret etsen anlamıyor, sakız gibi üstüne
başına yapışıyor insanın, kurtulamıyorsun!
Obsesiflikte rakip tanımayan manyaklardan Allah korusun.