Spor antrenörüm Burak Ay, geleneksel olarak beni yorgunluktan yere serdiği bir dersimizin sonunda, o gün biraz keyifsiz olduğumu fark ettiği için, “Hadi seni balığa götürüyorum, eğer seni tanıyorsam gideceğimiz yere bayılacaksın” diyerek Rumeli Hisarı’ndaki İspendek Balık Restoranı’na götürdü.
Sağ olsun öğrencileriyle sadece ders saatleri içinde ilgilenen bir hoca değil, hayatın getirdiği zor anlarda da desteğini, dostluğunu hep hissettiriyor ve tam bir yaşam koçu kendisi!
Beni de çok iyi tanımış üstelik, İspendek’e resmen aşık oldum. Restoranın sloganı, ‘Yabancı girersin, müdavim çıkarsın’, hakikaten öyle oldu! İstanbul’un göbeğinde bir mekana girip de, kendimi sevimli bir sahil kasabasında hissedeceğim aklıma gelmezdi.
Tam sevdiğim gibi otantik ve salaş bir havası, sıcacık ve samimi bir enerjisi var. Çocukluğum boyunca ne zaman balık yesem hastanelik olurdum, alerjim vardı zahir. Çok sonraları yiyebilmeye başladım, o gün bugündür de ‘balık’ dediniz mi bende akan sular durur. İspendek’te yediğim balığın lezzetini çok az yerde bulmuşumdur. Mezesi, salatası ve dondurmalı irmik helvası ayrı olay...
Balıkları patron tutuyor...
Mekanın hikayesini ortaklarından Naz ve Zeynel Sezgün’den dinleyince, buranın bana neden bu kadar özel geldiğini anladım. Çok naif ve sevgi dolu duygularla yönetiyorlar ve onların içtenliği, özeni, yaşattıkları aile sıcaklığı geçirdiğiniz her ana yansıyor. Zeynel Sezgün, zıpkınla balık avının önemli eğitmenlerinden ve eski milli sporcu... 1982’den beri katıldığı yarışmalarda Türkiye birincilikleri, Avrupa üçüncülüğü ve dünya beşinciliği olan Zeynel Bey, Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu antrenörü, İTÜ’nün de zıpkınla balık avı takımını çalıştırıyor.
Başarılı eğitmenin en büyük hayali, balık restoranı açmakmış ve 2009’da tanıştığı Naz Hanım’la birlikte İspendek’i kurmuşlar. Bir süre sonra yolları işine kendileri gibi aşkla bağlı olan aşçı Özer Yüregen’le kesişiyor ve yola üç ortak devam ediyorlar. Mekanda sadece deniz balığı satılıyor, balıkları da Zeynel Bey kendisi tutuyor. “5-10-15 balık fark etmez, deniz ne verirse kabulümüzdür, burada gönül ateşinde pişirdiğimiz her balık mevsiminde yenir” deyip ekliyorlar, “Sebzeyi manavdan, eti kasaptan, balığı dalgıçtan yemek lazım!” Özer Bey, mezeleri her gün taze hazırlıyor, bir önceki günden kalanlar asla servis edilmiyor.
Aynı zamanda bilinçaltı çalışmaları yapan bir eğitmen olan Naz Hanım’ın dediği gibi gerçekten de insanların hem karnını, hem ruhunu besliyorlar. Tatsız bir günümde gittiğim İspendek’te taze ve lezzetli yemekler yemekle kalmadım, çok keyifli saatler geçirdim, harika insanlar tanıdım.
Rumeli Hisarı’na karşı bir yolun kenarında büyülü bir dünya yaratan, hayatlarını da kurdukları dünyaya adayan bu üç kişinin hikayesi beni çok etkiledi. İspendek, sıradan bir balık restoranı değil, her şeyiyle özel bir yer...