SANATÇILARIMIZ KiMDEN KAÇIYOR?

Başarının, şöhretin en yüksek noktasındaki dünya starları davet edildiği programa nazlanmadan çıkıyor. Bizimkilerse yıldız olmasına sebep olan kendi medyasından kaçıyor...

Natalie Portman’ı dünyanın en ünlü talk show’cularından David Letterman’ın programında izledim. ‘Black Swan’ (Siyah Kuğu) filmindeki performansıyla Altın Küre’de en iyi kadın oyuncu ödülünü alan ve Oscar’ı almasına kesin gözüyle bakılan Portman’ın zarafeti, tatlılığı ve tüm dünyayı etkisi altına alan bir oyuncu olmasına rağmen mütevazılığı aklıma bizim yıldız oyuncularımızı, şarkıcılarımızı getirdi. Kadın, bu filmdeki başarısıyla milyonlarca kişinin hayranlığını bir kez daha kazanmış, başarının, şöhretin en yüksek noktasında ama davet edildiği programa nazlanmadan çıkıyor ve tatlı tatlı sohbetini ediyor. Diğer dünya starları da öyle...

Bizim starımız tevazudan hoşlanmaz!
Bir de bize bakalım, Türkiye’nin önemli talk show’cusu Beyaz yıllarca uğraşıyor, televizyonda resmen kampanyalar yapıyor ama Tarkan’ı programına çıkmaya bir türlü ikna edemiyor. Ülkenin saygı gören gazetecilerinden, önemli gazetelerin genel yayın yönetmenlerinden de duyuyorum, ses getiren dizilerin başrol oyuncularına değil ulaşabilmek, menajerleriyle bile konuşmakta güçlük çektiklerini anlatıyorlar. Aman o ne naz, o ne afra tafra!
Hadi büyünüz bozulmasın diye programlara çıkmayı reddediyorsunuz (ki örneğin Beyaz’ın programına çıkmanın sanatçıya da büyük getirisi var) ama önemli bir programcı, gazeteci, genel yayın yönetmeni aradığında hiç değilse telefona çıkın, bu ne kibir, ne burun büyüklüğüdür arkadaşım?
Sanatçıların kendi medyasına sırtını döndüğü nerede görülmüştür? Kendi programcınızdan, gazetecinizden, yıldız olmanıza sebep halkınızdan nereye kaçıyorsunuz?!

ŞEHiRDE ÖĞREN, DAĞDA HAVANI AT!
Yılların kayak, snowboard ve tenis hocası, eski milli takım antrenörü, bol ödüllü spor adamı Yıldırım Candan’ın sporsever bir işadamı olan Ferit Meriçten’le kurduğu kayak okulu ‘Kemer Ski&Snowboard Club’a ilk gittiğimde ve İstanbul’da snowboard yapma fırsatını ilk kez yaşadığımda gerçekten çok etkilenmiştim.
Yıldırım Hoca’nın iç mekan kayak pistinde hem bu spora yeni başlayanlar en iyi hocalardan eğitim görüyor, hem de profesyonel yarışmacılar teknik geliştirme dersleri alıyor. Sıfırdan başlayanlardan süper yarışçılar yaratılıyor! Tabii sadece şehir içinde kayak yapma keyfini tatmak için gidenler de var. Pist o kadar güvenli ve kontrol altında ki kaza riski yok denecek kadar az. Üstelik burada aldığınız eğitimden sonra, belirli zamanlarda, hocalarla dağa gidip öğrendiklerinizi uygulayacağınız kamplar da düzenleniyor.
Kendi deneyimimden yola çıkarak net şekilde söylüyorum ki; burada kayak veya snowboard öğrendiğiniz zaman dağda fırtına gibi esersiniz! Düşe kalka, her yeriniz çürük içinde kalarak, kafa göz kırarak değil güven içinde kendinizi geliştirebileceğiniz okula ulaşabilirsiniz. Dağda zirveden aşağı kartopu şeklinde yuvarlanarak inmeye alışmış Hayalet’inizi kendine güvenen bir snowboard’cu noktasına getiren Yıldırım Hoca’ma binlerce teşekkür!

KAYAK DA YAPARIM, FUTBOL DA OYNARIM!
Futbolcu Cihan Haspolatlı’nın sevgilisiyle kayak yaparken çekilmiş fotoğraflarını görünce herhalde uyku mahmurluğuyla yanlış görüyorum diye düşündüm. Profesyonel hayatını bu şekilde tehlikeye atmak, böyle bir risk almak normal mi? Belki kayak kaymayı iyi biliyor ve kendine güveniyor ama kolu, bacağı, vücudu her an tehlike altında. Bir düşüş, futbol hayatına sekte vurabilir, bitirebilir bile maazallah! Futbolcuların zor ve birçok keyiften mahrum bir hayatı olduğunu biliyoruz ama her şeyin bir bedeli var. Kulüplerin üzerine büyük yatırım yaptığı, yüklü paralar ödediği, taraftarların iyi oynasın diye gözünün içine baktığı sporcular kendilerine dikkat etmekle yükümlüler. Bir futbolcuyu kayak yaparken görmek... Bir yaşıma daha girdim!