Nazlı Mengi

Nazlı Mengi

nazli.mengi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’nin her şeyi göze alarak tüm baskılara direnen ve doğrularının arkasında duran sanatçıları da var. Oya Başar ve Halit Ergenç bunlara en güzel örnek. Sanatçı dediğin pes etmez, ettirilemez

Bir ülkenin zor zamanlarında sanatçıları konuşur, onların devrimci ruhları susturulamaz. Van depreminden sonra yardım toplanacağı zaman sanatçılarımızın hepsi koşup gittiler ve halkın onlara olan sevgisini yardım toplamak için en güzel şekilde değerlendirdiler. Oya Başar’ın Van’a yardım gecesinde dakikalarca alkış alan “Böyle bir geceyi şehitlerimiz için de istiyorum” cümlesi de sanatçı ve devrimci ruhun bir yansımasıydı; depremzedelere yardım ederken bu ülke uğruna canını vermiş şehitlerini de unutmadı ve bunu aklına geldiği anda milyonlarca insanla paylaştı.
Cumhuriyet Bayramı’nın kutlanmaması gibi önemli ve hassas bir konuda da sesi duyulmalı sanatçıların. Bir çok sanatçı Twitter’dan tepkisini dile getirdi.
Halit Ergenç de bu konu kendisine sorulunca “Van depremi büyük bir dram ama 29 Ekim de bağımsızlığımızdır. Bunu bir kurban bayramı, şeker bayramı gibi görmek yanlıştır. Cumhuriyet Bayramı’nı göğsümüzü gere gere kutlamalı, yaşamalıyız” demiş, çok da doğru söylemiş! Sanatçı dediğin Oya Başar gibi, Halit Ergenç gibi hiçbir şeyden korkmadan, çekinmeden konuşmalı.
Profesör Türkan Saylan bütün ömrünü cüzzamla mücadeleye ve eğitime adadığı, bu ülkeye on binlerce eğitimli insan kazandırdığı halde hiç hak etmediği suçlamalarla karşı karşıya kaldı, bu suçlamaların gölgesinde vefat etti. Ve bir başka değerli sanatçı Seyfi Dursunoğlu şimdi; ‘mirasını Türkan Saylan’ın kurucusu olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bırakacağını’ açıklıyor. Bu ‘ince’ düşüncesiyle kalplerimizi bir kez daha fethediyor.
Türkiye’nin her şeyi göze alarak tüm baskılara direnen ve doğrularının arkasında duran sanatçıları da var. Sanatçı dediğin pes etmez, ettirilemez!

ALIŞILMIŞIN DIŞINDA BİR MEKAN: ‘MEST’

Geçenlerde bir arkadaşımın davetiyle öğle yemeğine gittim. Daha dışarıdan bir bakışta anlıyor insan ‘Mest’in farklı bir yer olduğunu. İçerisi çok ferah ve öyle hoş dekore edilmiş ki, sahibi Can Ünsal, o kadar misafirperver ve hoşsohbet ki daha yemeklerin tadına bakmadan bir parti mest oluyorsunuz zaten!
Yemeklere gelince; inanın lezzetlerini tarif edemiyorum, sadece şu kadarını söyleyeyim; Burada bir kez yemek yiyenin bir daha başka yerlerde yemek beğenmesi çok zor!
‘Mest’ 400 metrekarelik geniş alanında özel davetlere ve partilere ev sahipliği yapıyor (bu arada mekan tam bir ev sıcaklığında), hem çocuklar hem yetişkinler için keyifli yemek atölyeleri düzenliyor, bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de ‘catering hizmeti’ veriyor. Catering yapılacak davete özel, isteğe göre mönüler oluşturuyor. Ve o yemekler de yine beni mest eden yemeklerde imzası olan usta ellerde hazırlanıyor. Hayalet’iniz garanti veriyor, buraya bayılacaksınız!

HER AN, HER YERDE TRAFiK!

Eskiden trafiğin yoğun olduğu belirli saatler vardı; sabah okula gidiş saatleri, akşam iş çıkışı saatleri falan gibi. O saatlerde trafiğin sıkışık olacağını bilir, ona göre hareket ederdik.
Oysa son zamanlarda günün her saati ve her yerde trafik yoğunluğu had safhada; bu iş gerçekten çığırından çıkmış durumda! Geçen gün yine kilitlenmiş trafikte beklerken iki sürücü camdan cama bu konuyu konuşuyordu. Çevremde de “Artık her saat trafik var” cümlesini sık sık duyuyorum. Özel araç sayısı pire gibi çoğaldıkça daha çoook trafik sıkıntısı çekeceğiz!