‘Şahane Misafir’de Cem Yılmaz’a bir kez daha hayran oldum; bulunduğu yeri ‘her bir hücresiyle’ nasıl da hak ettiğine yeniden şahit olacaksınız izleyince. Oyun gücü ve hiçbir şekilde sırıtmayan İtalyancasıyla gerçekten çok başarılıydı
Ferzan Özpetek’in ‘Şahane Misafir’ filmini uzun süredir beklediğim için perşembe akşamı koşarak, uçarak ve büyük bir heyecanla Kanyon’daki galasına gittim. İtiraf ediyorum ki filmle ilgili en büyük heyecanım Cem Yılmaz’ın oyunuydu çünkü ‘kusursuzun peşinde olan’ Özpetek de; Cem Yılmaz’ın oyunculuğunu ne kadar beğendiğini sık sık dile getirmekteydi.
Film kruvasancılık yapan ve oyunculuk hayalinin peşinde koşan, saf, iyi kalpli ve kuzeni Maria’yla olan dostluğu dışında yalnız bir adam olan Pietro’nun hikayesini anlatıyor. Kuzeninin evinde misafir olarak kalan Pietro sonunda kendi evine çıkarak ‘yalnız yaşama isteğini’ gerçekleştirdiğini düşünürken; aslında yeni evinde hiç de yalnız olmadığını ve bir ‘hayalet aile’yle birlikte yaşadığını fark ediyor.
Korku filmi sandım
Pietro’nun hayaletleri fark etme evresinde bayağı bir tırstığımı belirtmeliyim, hatta yanımdaki arkadaşımla “Acaba Özpetek korku filmi mi yapmış?” diye bile konuştuk. Korkarak başladığım filmin ilerleyen dakikalarında kahkahalarla güldüğüm de oldu, duygusal sahnelerde gözlerimin dolduğu da. Beni etkileyen sahneyse filmin sonlarına doğru Cem Yılmaz’ın canlandırdığı Yusuf Antep’in ‘karısıyla birlikte mutluluktan ağladığı’ sahneydi.
Cem Yılmaz şahane!
‘Şahane Misafir’de Cem Yılmaz’a bir kez daha hayran oldum; bulunduğu yeri ‘her bir hücresiyle’ nasıl da hak ettiğine yeniden şahit olacaksınız izleyince. Oyun gücü ve hiçbir şekilde sırıtmayan İtalyancasıyla gerçekten çok başarılıydı. Finalde yaptığı dans çok iyiydi, ‘komedi-dram demeden’ hangi rolü oynarsa oynasın döktürüyor, bin kere helal olsun bu yeteneğe!
Filmin müzikleri ‘tek kelimeyle’ muhteşemdi. İtalyan müzisyen Pasquale Catalano’nun etkileyici müziği ve Ferzan Özpetek’in “Hayatımdaki muhteşem varlık” dediği Sezen Aksu’nun şarkıları içime işledi. En sevdiğim Sezen şarkılarından ‘Unuttun mu Beni’ her dinlediğimde olduğu gibi beni duygusallığa boğdu, tüylerim ürperdi.
Beklenti fazla olunca
‘Şahane Misafir’ İtalya’da gösterime girdiği ilk hafta ‘en çok izlenen’ filmlerden oldu ve İtalyan basını filmi yıldızlara boğdu. Bir Türk yönetmenin bu başarısıyla gururlanıyor ve Özpetek’e saygı duyuyor olmakla birlikte, filmin genelinden hayal kırıklığına uğradığımı da belirtmek isterim. Bu film Özpetek’in değil de, Türkiye’de film çeken ‘ödülsüz’ bir yönetmenin olsaydı kalıbımı basarım ki eleştiriler çok daha farklı olurdu.
Konu Özpetek olunca ve her yer afişlerle donatılıp medyada aylar öncesinden anons edilmeye başlanınca filmi ‘şartlanarak izliyor’ ve eleştirirken özgür hissedemiyorsunuz! Bazı yorumlarımı kendime saklıyorum ama biri bana bu filmden ne anladığını anlatsın yahu?! Gala çıkışı ünlü bir oyuncunun “Muhteşemdi, olağanüstüydü, bayıldımmmm” diye konuştuğunu duyunca; “Bir ‘Hayalet’ olarak benim bu hayaletli filmden anlamadığım neyi anlamış bu arkadaş?” diye düşündüm!
Ben filmlerde baştan şartlandırmaya karşıyım. Büyük çoğunluğun yazacaklarını, birbirini nasıl gazlayacağını tahmin ediyorum; haydi rastgele!