Geçtiğimiz pazar dünya çapındaki en önemli chopper grubu Hell Angels’ın düzenlediği ve gün boyu süren Poker Run motosiklet sürüşü etkinliğine ben de İstanbul’un en beğenilen chopper gruplarından Old School’la birlikte katıldım. Beni yanlarına aldıkları için başta Old School’un başkanı Bahadır İmay olmak üzere tüm ekibe bir kez de buradan teşekkür ediyorum. Benim için unutulmaz bir deneyim oldu. Onların cool ötesi tarzlarının yanında, hazırlıksız gittiğim için şort ve tişörtümle biraz turist gibi kaldım ama olsun!
Bütün o birbirinden muhteşem chopper’ların grup halinde sokaklarda dolaşırken nasıl etkileyici göründüklerini anlatamam görmeniz lazım. Herkes durup bakakalıyor zaten!
Ben de hayranlıktan ağzım beş karış açık onlarla birlikte etkinliği tamamlamak için uğrayıp birer kart çekmeleri gereken beş noktayı gezerken, dev etkinliğin amacını öğrenince chopper gruplarına olan sevgim bin kat daha arttı.
Bir kere Poker Run kesinlikle bir yarış değil, hız yapmak veya varış noktasına herkesten önce gitmek falan gerekmiyor. Sadece katılımcılar uğradıkları noktalarda birer kart çekiyor ve gün sonunda en iyi poker eline sahip olan katılımcı birçok
ödül kazanıyor. Uğranılan noktalarda da bir araya gelip bol bol sohbet ediyorlar. Akşam ise DJ performansı, bikini wash ve dans şovlarının olduğu neşeli, bol atraksiyonlu bir parti vardı.
Tüm chopper gruplarını bir araya toplayan asıl sebebe dönecek olursak, işte o çok anlamlı... Etkinlikten sağlanan tüm gelir Yedikule Hayvan Barınağı’nda yaşayan minik dostlarımıza destek için oraya bağışlanıyor. Şimdi gel de sevme bu ruhu serseri, kalbi pamuk adamları! Tüm toplumsal ve sosyal konularda düzenledikleri etkinliklerle varlıklarını hep hissettiriyorlar, hepsine helal olsun.
(Anne bak, motor kullanmama izin vermiyorsun ama chopper’cı olmak bir harika! Düzenledikleri etkinlikler de hem tehlikesiz, hem çok keyifli, hem de Poker Run gibi organizasyonlar yardıma ihtiyacı olan hayvanlara yarıyor. Bu konuyu bir daha düşünmek ister misin?)
LACİVERT RÜYA GİBİ...
Yaz aylarında en sevdiğim brunch mekanlarının başında Anadolu Hisarı’ndaki Lacivert geliyor. Denizin tam kenarında, İstanbul’un muhteşem Boğaz manzarasına karşı beni bıraksanız 7 / 24 otururum! Rüya gibi... Denizden gelen hafif rüzgar ve dalga sesleri size kavurucu sıcağı da unutturuyor.
Zengin açık büfesi kusursuz ve her şey çok lezzetli. Şef Hüseyin Ceylan zaman zaman mutfaktan çıkıp müşterilerle bizzat ilgileniyor, sohbet ediyor. Parmaklarınızı da birlikte yiyeceğiniz omletler, sahanda yumurtalar hazırlıyor. Kahvaltı sonrası vişneli dondurmayla beyaz çikolatalı profiterolü denemeyi de unutmayın. Bak yine canım çekti!
Tüm lezzetlerin üzerine bir de, son gittiğimde “Çegane” isimli üç genç ve zarif kadın müzisyenden oluşan süper grup bize müzik ziyafeti çekti. Flütte Tuba Coşkuner, çelloda Gözde Gülşen ve kemanda Ceren Deniz çaldıkları birbirinden sevilen şarkılarla hepimizi mest etti. Lacivert konumuyla, yemekleriyle, servisiyle, müziğiyle A’dan Z’ye bir harika dostlar!