Nazlı Mengi

Nazlı Mengi

nazli.mengi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

En yakın arkadaşlarım Zeynep ve Caner’le liseden kalma haykırışımızdır “Teomaaan”! Hele ben her sabah sınıfa böyle bağırarak girerdim! Biz lisedeydik, Teoman bizim için efsaneydi, aradan yıllar geçti Teoman hep efsane... Geçen cuma üç arkadaş lise günlerimizi yad ettik Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava’daki Teoman konserinde.

İğne atsanız yere düşmez bir kalabalık vardı ve hepimiz bir ağızdan kendimizden geçerek eşlik ettik tüm şarkılara... Teoman’ı ve eşi benzeri olmayan şarkılarını canlı dinlemenin zevki bambaşka. Hatta bitmeseydi de hâlâ konserde olsaydık iyiydi, doyulmuyor.

Haberin Devamı

Beğendiği genç sanatçılara sahnesinde yer vererek destek olması da ayrı güzeldi, yeni yeteneklerin yolunu açan o kadar az sanatçı var ki. Yavru ve Güney Marlen’in ardından bir de Kalben çıkınca zevkten dört köşe olduk. Teoman’ın vokalisti ve kemancısı Melisa Uzunarslan’ı hem birlikte yaptıkları düetlerde, hem de keman soloda dinlerken ağzım hayranlıktan beş karış açık kaldı.

Her dakikası ayrı keyifli, unutulmaz bir Teoman konseriydi. Aynen bugüne kadar olanlar gibi...

FAYTONLAR YASAKLANSIN!

Faytona sürülen ve işkence edilen atların çilesi yaz gelince öyle artıyor ki dayanmak imkansız. Çişlerini yapmasınlar diye yaz sıcağında sabahtan akşama kadar susuz bırakarak durmaksızın çalıştırıyorlar o zavallı hayvanları, ada yokuşlarında. Bazıları fayton sefası yapacak, bazıları da para kazanacak diye yüzlerce at ölüp gidiyor.

Adalar Belediyesi hayvanlara yapılan bu ağır işkenceye göz göre göre izin vermemeli daha fazla. Adalılar da bu eziyetin karşısında durmalı ve tepkilerini koymalılar. Fayton nostaljisi de olmayıversin! Atların kullanılmadığı bir ulaşım yapılsın. Mesela atları kırbaçlayıp duran faytoncular, arkasında oturma kabini olan turistik bisikletler kullansınlar. Eminim kendilerini susuz bırakmazlar ve böylece kimse zarar görmemiş olur!

İKİ MEKANIN BÜYÜK FARKI!

Geçen hafta Grand Hyatt Otel’in içindeki ‘34 Restaurant’a gittim. İftar için muazzam bir açık büfeleri var, her şey birbirinden lezzetli. Türk ve Akdeniz mutfağı ağırlıklı restoranın servisi kusursuz, ortamı harika...

Haberin Devamı

Ama beni buraya en çok bağlayan şey şu oldu: Masamıza yanaşan kediyi tam besleyecekken, önümden elinde balık dolu bir tabakla “pisi pisi” diyerek garson geçti. Sonra kendisinden öğrendim ki kedileri her gün besliyorlarmış. Hayvanlara duyarlı işletmeleri bir başka seviyorum. Helal olsun.

Bir iki gün önceyse Bostancı İskelesi’nin karşısında ‘Traffic’ diye bir cafedeydim. Yemekleri güzel, porsiyonları doyurucu, bahçesi hoş yine de oraya bir daha adımımı atmam. Önce elimdeki su şişesini yere koydum diye garsondan azar işittim. Ortalıkta kediler dolaştığı için yerler çok pismiş, yere su şişesi bırakılırmıymış! Kedi dediğin dünyanın en temiz hayvanıdır bilmeyenlere!

Az sonra yanıma gelen ve tek gözü olmayan kediciği beslemeye başlamıştım ki aynı garsonun nefretle hayvanı kovmasıyla irkildim. “Bazı müşteriler istemiyor” bahanesiyle boğazında lokmasıyla sakat hayvanı kovalaması beni çileden çıkardı. Müşteriye nasıl davranması gerektiğinden zerre haberi olmamasını saymıyorum bile. Hayvan sevmeyen işletmeler benim gözümde koca bir sıfır!