Ailece "İki gün Bodrum'a kaçalım" dedik, dediğimize bin pişman halde, yorgunluk atma planı yaparken sersefil olup geri döndük! 07.20 uçağı için zaten az uykuyla sabahın beşinde kalkıp yollara döküldük.
Uçağın arıza kontrolü için bizi beklemişler zahir; önce uçak içinde sonu gelmez bir bekleyiş başladı. Millet kan ter içinde kalınca birkaç kişi fenalaşıp inip gitti. Yorgun ve bunalmış halde aç susuz beklememiz yetmezmiş gibi (bari yiyecek bir şey verin, beklettiğiniz yolcularınıza ayıptır!) bu sefer; "İnen yolcular bomba mı bıraktı?" telaşıyla tepe dolaplardaki bütün çantaları kontrol ettirdiler.
Arada yakıt almaya karar verdiler, ki uçak doluyken tehlikeli. Zaten "Kemerlerinizi çözün, kaçmanız gerekirse kolay olsun" diye uyardılar! Valla sağolun ya, sakın bombayla patlamayalım ama yangın çıkar da topumuz tutuşursak sıkıntı yok!
Pilot "Bu uçakla mı gideceğiz, değiştirecek miyiz daha belli değil" anonsları yaptı ve neticede uçuşu iptal edip hepimizi indirmeye karar verdiler.
Bitti mi?
Bitmeez, "Şuraya gidin bilet işlemlerinizi yapın, sonra taaa anasının nikahına kadar yürüyün, orada bavullarınızı bekleyin" dendi.
6 saatlik bir eziyetin sonunda, Bodrum havası yerine havamızı alıp eve döndük; gerçi bayılmadan geldiğimize de şükür!
Diyorum ki kusursuz reklamlar çekmeye harcadığınız mesaiyi ve milletin parasını, kusursuz hizmete harcasanız da, yaz boyu yine bütün yolcularınız cinnet getirmese!
YANIBAŞIMIZDA BİR CENNET!
Büyükşehirlerin karmaşasında oradan oraya koştururken aslında hayatı kaçırdığımızı fark etmeye bile fırsat bulamıyoruz çoğu zaman...
Halbuki arada bir atlayıp yakınlarda bir yerlere kaçınca, birkaç saatliğine bile olsa günlerce tatil yapmış gibi rahatlayıp gevşiyor insan, huzur buluyor.
Geçen gün kalabalık bir grup sabah erken saatlerde Demirciköy yollarına düştük. Hedef, son bir kaç yıldır hep aklımda olan ama bir türlü gidemediğim Uzunya Balık’tı. Denizin hemen kenarındaki balıkçıya vardığımızda masaya kurulup kahvaltı istedik. Masayı bir donattılar ki sormayın!
Her şey mis gibi kokuyor, her şey doğal ve çok lezzetli. Domatesin bir kokusu var, masanın öbür ucundan alıyorsun; şehir içinde doğal yiyeceklere nasıl da hasretiz, hiçbir meyvenin sebzenin doğru dürüst tadı yok, özellikle de çok sevdiğim domatesin!
Öğle yemeğinde ise birbirinden güzel mezeler ve ara sıcaklarla doluydu masamız. Bir yanda deniz, bir yanda uçsuz bucaksız bir yeşilliğin ortasında geçirdiğim saatler, resmen terapi gibi geldi bana. Üstelik fiyatları da son derece makul.
Uzunya Balık'a gitmelisiniz; hiç pişman olmazsınız!
KORAY CANDEMİR'İ ÇOK ÖZLEMİŞİM...
Geçen cuma klasik bir 'Adana İl Sınırı'nda kebap ziyafeti' akşamından sonra hemen yanındaki Hayal Kahvesi'ne geçtim.
Sahnede Koray Candemir vardı.
Nasıl özlemişim o güzel sesini ve şarkılarını dinlemeyi anlatamam. Orkestrasıyla bir canlı müzik yapıyorlar ki albümlerdeki kadar hatasız ve harika, dinlemelere doyulmuyor.
En sevdiğim Candemir şarkısı olan 'Aşk' o gün bugündür yine dilime takıldı. Gelmiş geçmiş en iyi şarkılardan biridir kanımca...
Daha keyifli bir cuma akşamı olamazdı!