Büyük kaybımız Mustafa V. Koç’un 7’nci gün duasının çıkışında sohbet ettiğim Divan Otel görevlisi; taziye için otele bir haftada 30 bin kişinin giriş yaptığını söyledi. Bu sayının içinde “Onu hiç tanımıyorum ama çok seviyorum” diye üzüntüyle oraya koşan, halktan onbinlerce kişi var.
Öyle bir sevgi seli ki, dünyada çok az kişiye nasip olur...
Herkesin kalın paltolarının içinde titrediği karlı gündeki cenaze törenine giden çıplak ayaklı, terlikli iki genç vardı ya... Hani “Sokakta kaldığımız zamanlar bize para verirdi, halimizden anlardı, çok yardımseverdi, vefat ettiğini duyunca çok üzüldük” diyen ve ona karşı son görevlerini yapmak isteyen...
Gözlerimi yaşartan bu hikaye neden bu kadar çok sevildiğinin sadece bir örneği... Gözünün gördüğü, elinin uzandığı herkese yardıma koşan, ihtiyaç içindeki hiç kimseyi görmezden gelmeyen sevecenlik ve tevazu dolu gönlüyle bu dünyadan giderken; milyonlarca kişi yas tutuyoruz Mustafa V. Koç’un ardından...
Türkiye’ye olan büyük katkılarının yanında, yüce gönlüyle de sonsuza kadar iz bıraktı bu ülkede.
Nurlar içinde yatsın...
TECAVÜZÜN BAHANESİ Mİ OLUR?
Bağdat Caddesi’ndeki tecavüz olayının güvenlik kamerası görüntülerini izlerken içim çekildi. Bir genç kızın hayatının, vahşi bir sapık tarafından dakikalar içinde karartılışını, o kızın çaresizliğini görmek dayanılır gibi değil.
Allah onun belasını versin o ayrı ama adalet de cezasını en ağır şekilde vermeli! Sapıklara uygulanan ceza indirimleri bu sefer de karşımıza çıkmasın, artık tecavüzcüye “Aferin” dermiş gibi, “Yok takım elbise giydi, yok iyi hal, yok mağdurun psikolojisi bozulmamış” gibi bize aklımızı kaçırtan sebeplerle yapılan indirimlere tahammülümüz yok!
Sokakta yürüyemez olduk!
Olayın ardından “Genç kızın gece 3’te sokakta ne işi var?” diyenlere gelince... Bu resmen sapığa arka çıkmaktır. Tecavüzün bahanesi mi olur ya, ne çok hastalıklı beyin var!
Bu zihniyetlerin olduğu memlekette kadınların huzur ve güven duygusuyla yaşaması imkansızlaşıyor. Dün gündüz vakti Beşiktaş’ın göbeğindeki katlı açık otoparkta, “Acaba arkamdan biri gelir mi” diye korkudan arabaya koşarak gittim! Bundan sonra ne Bostancı sahil yolunda, ne de ‘marka değerli’(!) Bağdat Caddesi’nde tek başıma yürürüm! İşte biz kadınlar bu hale geldik.
Sapıkları korkutacak, caydıracak etkili cezaları görmek istiyoruz, yeter artık!
Zaman hızlı, tam 17 sene olmuş Barış Manço sonsuz olalı... Zaman dedikleri gibi bazı şeylere ilaç olamıyor, hâlâ dün gibi gittiği günün üzüntüsü... Hâlâ o eşsiz ve kalbimi sarmalayan sesini her dinlediğimde sanki yanıbaşımdaymış gibi hissediyorum, gözlerim doluyor...
Türkiye’nin büyük efsanesini, kelimelerle tarifi olmayan kıymetlisini ziyarete gidiyoruz yarın sabah. Manço ailesi ve tüm Barışseverler hep birlikte Barış Manço vapuruna binip, Kanlıca’ya, ona gidiyoruz. Her sene yapılan vapur etkinliğini kaçırmak istemeyenler için yarının programını paylaşıyorum.