CADDE’nizin müzikal aşığı Hayalet’i olarak dünyanın en gözde müzikallerinden ‘Mamma Mia’yı tabii ki izlemiştim. Aradan yıllar geçti, müzikalin bendeki etkisi geçmedi. Öylesine keyifli ve eğlenceli bir şov ki, aklıma her geldiğinde yüzüme kocaman bir gülümseme oturuyor.
Zorlu Performans Sanatları Merkezi dünyanın en önemli Broadway yapımlarını İstanbul’a getireceğini duyurduğunda çok heyecanlanmakla beraber endişelerim de vardı, aklımdaki sorular hep aynıydı:
“Buradaki şovlar orijinalleriyle birebir aynı olabilir mi? Aynı sahneler kurulabilir mi? Yoksa bize sunulacak eksik hallerine mi razı olacağız?”
Herkes sahnemize hayran kalıyor
Zorlu’daki sanat etkinliklerine gitmeye başladığımda gördüm ki; dünya standartlarının da üzerinde bir merkez kurmuşlar. Her saniyesini ezbere bildiğim, hayatınızda görebileceğiniz en görkemli dekorlara sahip olan ‘Operadaki Hayalet’ müzikali bile orijinaliyle ufacık bir fark olmadan sahnelendi.
Hatta müzikali dünyanın her tarafında sahneleyen turne yönetmeni Philip Godawa; yaptığımız röportaj sırasında Zorlu sahnesine olan hayranlığını anlata anlata bitirememiş ve “Dünyada sayılıdır bu kadar ileri teknolojiye sahip sahneler, Zorlu PSM çok özel bir yer, gurur duymalısınız” demişti.
Konser ve müzikal bombardımanı!
Unutulmaz ABBA şarkıları, izlemeye doyulmaz dans şovları, cıvıl cıvıl kostümler ve izleyeni gülmekten yoran esprilerle süslü ‘Mamma Mia’ müzikali 29 Eylül’de başlıyor. Dünyanın her yerinde kapalı gişe oynayan müzikalin biletlerini şimdiden almak lazım ki sonra ortada kalmayalım!
Bu arada Lara Fabian 15 Ekim’de, Enrico Macias 18 Kasım’da Zorlu PSM sahnesinde olacak. Kaçırılmayacak konserler... 12 - 13 Eylül’de ise Ayça Varlıer’in başrolde olduğu ve heyecanla beklediğim ‘Fosforlu’ müzikali var. Bu gidişle yakında Zorlu PSM’de yatıp kalkmaya başlayacağım!
HAYVAN - SEVMEZLER OKUMALI!
Yıllardır aklımda olan kitap yazma isteği son dönemde hızla zirveye çıkarken ve hatta kafamda günden güne şekillenirken, yeni çıkan kitapları da kaçırmamaya çalışıyorum. Özellikle asıl mesleği yazarlık olmayan ve bambaşka işler yaparken kitap yazmaya karar veren isimler ilgimi çekiyor bu aralar... Karşısındakiyle sohbet edermiş gibi sade bir dille yazılan kitapları sıcak ve samimi buluyorum. İlk basımı yeni yapılan bir kitap geçti elime. Yoğun bir iş temposu olan kurumsal iletişim yöneticisi Şebnem Kadıoğlu’nun ilk kitabı ‘Leyla’lı Hikayeler’de; ansızın hayatına giren bir köpeğin tüm yaşamını nasıl değiştirdiğini, ona nasıl can yoldaşı olduğunu okuyor, başlarından geçen bazen komik, bazen duygusal hikayelere tanık oluyorsunuz.
Özellikle hayvanların ağzından yazılmış konuşmalar beni fazlasıyla etkiledi.
Su gibi akan, keyifle okunan ve en önemlisi de hayvanların hayatlarımıza kattığı anlamı, huzuru, bize yaptıkları içten dostluğu vurgulayan bir kitap ‘Leyla’lı Hikayeler’.
Bu kitabı hayvanseverlerden ziyade sevmeyenlere, onlardan uzak duran, onları yok sayanlara, sıkılınca eşya gibi sokağa atanlara tavsiye ediyorum. Okusunlar ki, hem hayvanların hislerini, hem de onlarla dost olmanın bize ne kadar iyi geldiğini anlasınlar.