Bir fragmanda Gerard Butler ve Morgan Freeman isimlerini yan yana görmek bile o filmi kaçırmamak için yeterli bana göre... Her ne kadar “aşık olmayan kadın bulamayacağınız aktörler” familyasından Gerard Butler, “Gay değilim ama heteroseksüel de değilim. Ne olduğumu bilmiyorum” diyerek hayranlarına şok yaşatmış olsa da kaçmaz. Aksiyon ve gerilim filmlerinde James Bond’lar bile yarışamaz kendisiyle.
Aynı serinin birincisi ‘Kod Adı
Olympus’ filminde teröristler Beyaz Saray’da ABD Başkanı’nı öldürmeye çalışıyor, patlayan bombalardan Beyaz Saray harabeye dönüyor, buna rağmen gizli servis ajanı - koruması Mike Banning
(Gerard Butler) Başkan’ı ve ailesini
kurtarmayı başarıyordu.
‘Kod Adı Londra’da işi bir adım öteye götürüp benim rüya şehrim Londra’yı
harabeye çevirmişler. Köprülerden
Parlamento binasına, Big Ben’den
Buckhingham Sarayı’na kadar
yıkılmayan yer kalmamış.
Riskli senaryo!
İngiltere Başbakanı’nın ani ölümü
üzerine diğer ülke liderleriyle birlikte ABD Başkanı da Londra’daki cenaze törenine gitmek zorunda kalır. Tüm güvenlik önlemleri alınsa da, radikal İslamcı terör örgütünün ‘çok önceden hazırlanmış
kusursuz terör planı’nın korkunç
sonuçları önlenemez.
Film inanılmaz sürükleyici, İran
asıllı yönetmen Babak Najafi’nin başarısı etkileyici… Nefesinizi tutarak izliyorsunuz. Sinemadan çıktığınızda aklınızda
iki şey kalıyor;
1- Böyle bir zamanda, IŞİD ve benzeri örgütler Avrupa’da ve her yerde korkunç eylemler yaparken ‘yol gösterir gibi’
filmler yapmak doğru mu?
2- Teröristlerin Başkan’a söylediği sözler; “Masa başından düğmeye basıp dünyanın öbür ucuna bombalar yolluyorsunuz. Kaç sivilin öldüğü umurunuzda bile değil, bunu ödeyeceksin…”
Teröristlerin yok olmasını isterken aklınızın bir köşesinde ABD’nin de artık filmlerin ‘iyi adamı olmadığı’ kalıyor.
Eskisi gibi inandırıcı değiller!
KAPANMAYAN YARALARLA YÜZLEŞME...
Cuma günü vizyona girecek olan ‘Annemin Yarası’ filmini ben de kıymetli Ali Abi (Ali Eyüboğlu) gibi Soho House’taki gösteriminde izledim.
Öncelikle söylemeliyim ki, Soho House’un sinema salonu benzersiz bir rahatlık ve şıklıkta... Koltukların yanında bulunan sehpalardaki şık lambalar yandığında nasıl loş ve hoş bir ortam
çıkıyor ortaya, görmelisiniz!
1992 - 1995 yılları arasında, yüzbinlerce insanın vahşice katledildiği, onbinlerce kadının tecavüze uğradığı Bosna Savaşı’nda yaşanan insanlık dramını, savaşın kapanmayan yaralarını gözler önüne seriyor ‘Annemin Yarası’. O karanlık günlerin tecavüz çocuklarından olan Salih’in acı hikayesi ince ince yüreğimize işleniyor. Yönetmen Ozan Açıktan’ın yarattığı atmosfer insanı
içine alıveriyor.
Ozan Güven, Okan Yalabık ve genç oyuncu Bora Akkaş güçlü performanslarıyla hayran bırakıyorlar. Meryem Uzerli’nin doğal sempatisiyle hayat verdiği karakteri izlemek ayrı keyif. Hele şarkı söylediği sahneye bayıldım...
Ancak Uzerli konuştuğu zaman hâlâ aklıma ‘Muhteşem Yüzyıl’ geliyor, aksanı Hürrem’le nasıl bir bütünleştiyse akıllarda! Hep yabancı kadını oynaması mümkün olmadığına göre ileride onu ‘dublajlı’ olarak izler miyiz acaba?