Herkesin kendine göre ‘başarı’ veya ‘mutluluk’ tarifi var. Aslına bakarsanız, çoğumuz başarının mutluluğu da birlikte getireceğini, hatta ‘işte başarı’nın sonunda ve maddi kazancın yanında aşkı da bulacağımızı zannederiz. Oysa bu doğru olsaydı, dünya çapında başarı kazanmış birçok insan hayatı boyunca aşkı arayıp durmazdı.
26 Şubat’ta verilecek Oscar ödülleri için yarışacak filmler arasında ‘14 ayrı kategoride aday’ olarak rekor kıran ‘La La Land’ filmi, ‘romantik müzikal komedi’ olarak çekilmiş ama bence düpedüz ‘gerçekçi bir aşk ve başarı hikayesi’.
Müzikalleri benim kadar sevmiyorsanız, ilk sahneden başlayan klasik müzikal havası hoşunuza gitmeyebilir. Biraz sabrederseniz, daha önce de ‘Whiplash’ filminin senaryosuyla genç yaşında Oscar almış olan Damien Chazelle’in yazıp yönettiği ‘Aşıklar Şehri’nin sizi sarıp sarmaladığını göreceksiniz.
Geçmişin büyüsü
Filmin Oscar, Altın Küre ve Bafta gibi tüm sinema ödül yarışmalarında rekor düzeyde adaylık almasının sebebi de bu bence. Günümüz dünyasının yıpratıcı, acımasız gerçeklerinden bıkmış olmak, geçmişin ‘daha masum, daha insancıl ve temiz’ dünyasına, duyulan özlemi dile getiriyor.
Buradaki farklılık ise geçmişle bugünü ‘olabilecek en iyi kurgu’yla buluşturmuş
Klasik caz müziği tutkunu olan ama para kazanmak için pop caz yapmak zorunda kalan yetenekli klavyeci Sebastian da hak etmediği başarısızlıklarla boğuşurken yolları kesişiyor. İşte tam burada “Aşk mı mutluluğu getirir, işte başarı mı?’ sorusu ortaya çıkıyor. Kalbinin peşinden mi gideceksin yoksa hayallerinin mi? Kahramanlarımız Seb ve Mia ‘hayallerini’ seçiyorlar ve verilen kararların hayatın yönünü nasıl tersine çevirdiğini görüyoruz.
Ben olsam öyle mi yapardım diye düşündüm… Sanıyorum yapmazdım. Filmin Oscar adayı olan ‘Mia ve Sebastian’ın şarkısı’ ve finali de çok etkileyici. Beğeneceğinize eminim.