Kışın dondurucu soğukları tüm ülkeyi etkisi altına aldı ya, her kış geldiğinde olduğu gibi ‘gerçek kürk’ giyenlere de dergi ve gazete köşelerinden veryansın başladı. Gün geçmiyor ki bir kürklü fotoğrafın yanında ‘hayvan hakları’ndan, ‘kürkü için öldürülen’ hayvanlardan ve bunu teşvik etmekten söz edilmesin
İyi, güzel, hoş, ben de bir hayvanseverim, üstelik en baba hayvanseverden daha çok koştururum onlar için, bu nedenle kürk giyilmesine ben de karşı çıkarım doğal olarak... Ama öte yandan hep dilimin ucunda ama yazamadım bir türlü; bu ‘kürk giyene’ kızan ve tefe koyanlar ellerindeki çantalara, ayaklarındaki ayakkabılara hiç bakıyorlar mı acaba? Gözleri ilişiyor mu hiç?
Sentetik kullanın!
Çoğu Louis Vuitton, Gucci, Dior gibi ünlü markaların veya herhangi bir markanın deri çantalarını, ayakkabılarını, cüzdanlarını keyifle (ve hatta ünlü markaysa gururla) kullanıyorlar... Arabalarında yumuşak deri koltuklara kuruluyorlar... Peki bunlar neden yapılıyor, ‘hayvan derisi’nden değil mi?
Hepsi ‘hayvanların derisi yüzülerek’ yapılıyor ve aslında bu tam bir vahşet şeklinde ortaya çıkıyor. Para kazanmak için hayvanlara toplu katliam yapılarak... Haydi bakalım, şimdi ben o ‘kürk’ konusunda ahkâm kesen arkadaşlara çağrıda bulunuyorum, hemen onlar da benim gibi ‘çanta, ayakkabı, koltuk’ ne bulurlarsa onu yazsınlar, hayvanları koruma adına tüm deriler de yasaklansın.
Kuzu yemesek ölür müyüz?
Sentetik deri neyimize yetmiyor? Gösteriş şart mı? Haydi kürkte hiç değilse ‘soğuktan daha iyi koruma’ gibi bir neden bulunabilir, diğerlerinde o da yok, bırakalım hepsini, yazık değil mi o canım hayvancıklara? Aaa, bir de unutmadan söyleyeyim, ben kuzu eti almıyorum, yemiyorum. Kebabın her çeşidini; Adana, Urfa, Antep vs. onları da yemiyorum çünkü hepsini ‘küçücük kuzuları keserek’ yapıyorlar.
Kampanya açılsın, ya koyun veya dana etiyle yapsınlar hiç değilse... Kuzu yemesek ölür müyüz, dünyanın en güzel yaratıklarını midelerimizin keyfi için öldürmeyi engellemeden, sadece ‘kürk’ lafı duymak istemiyorum artık!
MUKADDES VE NURHAYAT’IN ORTAK YANI
‘Yalan Dünya’ dizisinin fragmanları yayınlanmaya başladığı günden beri, en çok dikkatimi çeken ve merakla beklediğim karakter Nurhayat olmuştu. Beyazıt Öztürk’ün kurtulmak istediği çok bilmiş ve nefes almadan konuşan nişanlısı olarak izlediğimiz Gupse Özay’a ailecek o kadar çok gülüyoruz ki, “Keşke rolü daha çok olsa” deyip duruyoruz. Dün Milliyet CADDE’de gördüm ki; kendi şansını kendi yaratmış Özay. ‘Keşfedilme’ umuduyla evde arkadaşlarıyla çektiği skeçleri internete koyuyor ve Gülse Birsel de ucu bucağı olmayan internet dünyasında gidip onu buluveriyor. Gerçekten büyük şans!
Aklıma Esra Derman-cıoğlu’nun (Fatmagül’ün yengesi) bir yönetmen arkadaşıyla birlikte evinde set kurup, oynadığı farklı karakterleri Ay Yapım’a göndermesi ve bu sayede ‘Mukaddes’ rolünü alması geldi. İnsan bir şeyi çok isteyince ve bunun uğruna savaşı bırakmayınca eninde sonunda amacına ulaşıyor demek ki... Bu iki başarılı kadının hikayesi beni acayip gaza getiriyor arkadaşlar, helal olsun onlara!