Arkadaşlarla buluşunca, yapacak değişik, eğlenceli, yeni bir şeyler hiç olmadığını fark ediyoruz, hele de kışın. Sinemaya git, alışveriş merkezinde dolaş, bir mekanda otur çay kahve iç, hep aynı monoton şeyler!
İşte bundandır ki son dönemde sayıları hızla artan korku ve kaçış temaları üzerine kurulan evler çok iş yapıyor. Geçen gün arkadaşlarımla ‘Ne yapsak’ diye düşünürken, en bilindik korku evlerinden birine rezervasyon yaptırdık. Ben de mazoşist miyim neyim bilmem, böyle korkutucu şeyleri çocukluğumdan beri pek severim.
Korkmaya son derece motive olmuş bir şekilde heyecan ve adrenalin patlaması halinde korku evine girişimi yaptım! İçerisi karanlık, fenerlerle önünü görüyorsun... Fonda ürkütücü müzikler, korku filmlerinin vazgeçilmezi çocuk sesleri falan... Acayip gaza geldim ama dakikalar geçtikçe o gaz içimde patladı! Zira olay sağa sola yerleştirilen, çocukların bile korkmayacağı birkaç palyaço ve çirkin surattan ibaretti.
Bitse de gitsek!
Bir odadan diğerine geçerken çözmemiz gereken şifrelerde zorlandıkça hoparlörden bize ipucu veren korkunç ses de bir süre sonra ‘Son seans bitse de gitsek’ moduna girmiş olacak ki, normal ses tonuna dönüp bizle resmen muhabbete başlayınca korku dolu geçeceğine inandığımız gecemiz iyice komediye döndü maalesef!
Hayır madem kendinize ‘korku evi’ diyorsunuz, biraz yaratıcı olun arkadaşlar, azıcık ucundan da olsa etkilenelim yani! ‘Değişik bir aktivite yapacağız’ diye sevindik ama sonuç hüsran! Bu arada bir şey tutmaya görsün, duyuyorum ki şimdilerde birçok kişi korku evi açma çabasında. Bari hakkını verseler de ağız tadıyla korksak!
EN GERÇEK REKLAM!
Serdar Ortaç’ın insanları beş adımda depresyondan çıkardığı Eti reklamını hayatım boyunca gördüğüm en gerçek ve kandırmacası olmayan reklam filmlerinden ilan ediyorum!
Ortaç şarkılarıyla yıllar yılı sayısız defa depresyondan çıkan, morali yükselen, enerji dolan, eğlenen, keyiflenen, derdi tasayı unutan kim bilir kaç milyon kişiyiz? O şarkılar her birimizin hayatına bir noktada mutlaka dokunmuştur.
Reklamı izlerken her bir şarkıda geçmişe gidiyorum, anılarım gözümün önünden geçiyor, içim kıpır kıpır oluyor. Ah ne günlerim geçti, ne duygularım coştu o şarkılarla...
Son dönemin en efsane reklamı budur kanımca!
BOŞANMA SEBEBİ OLUR!
Kocalarının seçimleri ve istekleri doğrultusunda kadınların fiziksel olarak değiştirildiği program ‘Böyle Çok Daha Güzelsin’e denk geldim birkaç defa. Adamlar “Karımın şusundan busundan memnun değilim, şurasını değiştirin, burasını bilmem ne yapın” dedikçe kadınlar şoktan şoka giriyor ve aslında kocalarının kendilerini beğenmediği gerçeğiyle yüzleşiyorlar.
Biri çıkmış mesela, “Ben Hürrem Sultan hayranıyım, karımı ona benzetin” diyor! Yahu senden Brad Pitt oluyor mu amca, bu nasıl bir istektir! Yeminle şoktan şoka girdim izlerken, kadınlara yapılanlar hakaret gibi! Hani ben o hanımlardan birinin yerinde olsam kesin kocamı boşardım!
Ayrıca ‘en önemli şey güzellik ve dış görünüştür’ algısının yaratılması, dünyanın tamamen görüntüye odaklı ama beyni ve karakteri boş insanlarla dolmasına sebep oluyor git gide!