Çok fazla kişiyle konuştum, okudum, araştırdım. Benim 21 Aralık’la ilgili inanmak istediğim senaryo başka...
Önce “2000 yılında kıyamet kopacak” söylentileri yüzünden kendimi bunalımdan bunalıma sokmuştum, daha yapacak çok şeyim, onlarca planım vardı, kıyamet kopmamalıydı Tanrım!
2000’i atlattık ama kıyamet söylentilerinin ardı arkası kesilmedi, insanoğluna adrenalin lazım malum! Son dönemdeki ‘kıyamet furyası’nın sebebi de “Maya takviminin 21 Aralık 2012’de sona ermesi” oldu. Bende yine bir stres, yine bir telaş... Sanmayın ki ölmekten korkuyorum, o 2000 yılına girerkenki hayallerimi hâlâ gerçekleştiremedim de derdim ondan!
Beni her ‘kıyamet kopacak sendromu’mda teskin eden ‘akıl ve mantık’ emsali annoşum bile 40 yılda bir gittiği tatilini erken bitirip “21 Aralık’ta çocuklarımla olmalıyım ne olur ne olmaz” düşüncesiyle yarın akşam yanımıza gelecek. Eee annem bile tırstıysa beni varın siz düşünün!
İş disiplini konusunda üzerine tanımadığım kardeşim Kuki “21 Aralık’ta işe gitmem” diye tutturdu. Neymiş efendim, kıyamet kopmazsa yaşadığına şükretmek ona yetermiş; işe, güce, paraya o saatten sonra gerek duymazmış! Eğer koparsa da sevdiklerinin yanında olmak istiyormuş, iş de neymiş!
Hayalet kehaneti!
Hayalet’inizin çılgın ailesinde bu planlar yapıladursun benim 21 Aralık’la ilgili inanmak istediğim senaryo başka... Bu konuyla ilgili çok fazla kişiyle konuştum, okudum, araştırdım. Kanımca birçoklarının beklediği gibi dünyanın sonu, surların üfleneceği kıyamet tarihi değil 21 Aralık... Ama gezegen ve yıldızlar 500 küsur bin yılda bir geldikleri bir konuma gelecekler. Yani illa ki bir şeyler değişecek.
Bence bu iyi ve güzellikleri hak eden insanların hak ettikleri yerlere ulaşacağı; hak etmediği halde yükseklerde dolaşan kişilerinse çöküşe geçeceği bir dönemin başlangıcı olacak. İnsanlar 21 Aralık’la başlayan zaman sürecinde iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı daha net görmeye ve ayırmaya başlayacak. Farkındalıklar artacak ve artık herkes gerçekten hak ettiğini yaşayacak.
Bunlar da müneccim kılıklı Hayalet’inizin kehanetleri... Ama yine de 21 Aralık’ı ailem ve sevdiklerimle geçireceğim tabii... Ne olur ne olmaz ben kendimi sağlama alayım da!!!
SES Mİ IŞIK MI?!
Hülya Avşar ‘O Ses Türkiye’ programında yarışmacıları değerlendirirken “Benim için sahnede sesten önce gelen şeyler vardır” dedi ve ‘sahne hakimiyeti, seyirciyle iletişim, bakışlar, hareketler, duruş, yaydığın enerji, kostüm’ gibi önceliklerini sıraladı. Diyebilirsiniz ki “Hülya Avşar’da ses yok tabii ki bunları ön plana alacak”; ama öyle değil, dünyanın en olağanüstü sesini getirin eğer o ‘star ışığı’ denen doğuştan gelen şey yoksa o kişiden iş çıkmaz.
Emina Sandal’ın ‘Kimse Yok Mu?’ şarkısının klibini izlerken bu gerçeği bir kez daha fark ettim. Sesinin bir özelliği yok ama tavırlarıyla ve her bir hareketiyle izleyeni ekrana yapıştırıyor! Klip içinde yaptığı 2-3 dans figürüyle bir klibin başından sonuna kadar kusursuz dans performansı sergileyen şarkıcılara bin basıyor! Beyaz Show’daki performansı da son derece güzeldi, yani Emina Sandal’da inkar edilemez bir ‘star’ ışığı var... Bu arada unutmadan şarkının düzenlemesi tadından yenmez olmuş, Seçkin Özer’e selam olsun...