İngilizleri çok severim, dünyadaki ilk nefesimi İngiltere’de aldığım için kan çekiyor zahir!
Geçenlerde tanıştığım Paul ve Michael’la vaktin nasıl geçtiğini anlamadan saatlerce sohbet ettik. Biri hatırı sayılır bir organizatör, diğeri başarılı bir politikacı...
Michael, çocukken West End’in en önemli müzikallerinden olan ‘Oliver’da uzun süre ‘Oliver’ı oynamış. Sonraki yıllarda farklı müzikallerde yan roller üstlendiğini duyunca bir anda soruverdim:
“İşe başrolle başlamışken yan roller sana kendini kötü hissettirmedi mi? Başroldekileri içten içe hiç kıskanmadın mı?”
İNSAN KENDİYLE YARIŞMALI
Michael, şöyle yanıt verdi:
“Başkalarının başarılarını veya sahip olduklarını kıskanmak, hırslanmak insanın kendisine zarar verir. Onlar adına mutlu olabilmek ve hayatın sana verdiklerine
şükretmekse hem kendini iyi hissetmeni sağlar, hem de pozitif düşündüğün için hayat sana da güzellikler getirir.
İnsan başkalarını rakip görerek, haset duyarak vakit kaybetmek yerine kendisiyle yarışmalı... İçimde kıskançlık gibi olumsuz hislerin yaşamasına hiçbir zaman izin vermedim.”
Şöyle bir baktım, 60 yaşına gelmiş bir delikanlı vardı karşımda! Gözlerinin içi parlıyor, coşkulu, mutlu, sağlıklı, keyifli...
Zor şartlarda başladığı hayatında 40 yaşına kadar sanatını yapmış, sonra başarılı bir siyasetçi olmuş ve çok yakın-da ‘Lord’ unvanı alacağı bir noktaya yükselmiş.
İç kemiren ve stres yaratan duygulardan uzak durmanın nasıl da güzel bir hayat yaşattığının canlı kanıtına saygı duydum... Ders niyetine!
‘AŞKA İNANMAZ’A FENA TAKILDIM!
“Duy sana inanan o kadın gitti, şerefini topladı terk etti, geri dönemez senin olamaz, o aşka inanmaz” şarkısı dilime yapıştı!
Hislerime ancak bu derece tercüman olunabilir! Etrafımda da aşka inancı kalan birilerini pek göremiyorum, hedef iyi seçilmiş yani...
Şarkı bir yandan da güç verip gaza getiriyor, çok sevdim!
Murat Çekem’in sözleri baştan sona harika... Yordancho Vasillkoski‘nin kıvrak müziği Erhan Bayrak’ın ilk saniyeden dinleyeni etkisi altına alan düzenlemesiyle birleşince, Kendi de şarkıyı iyi taşıyınca ortaya süper bir iş çıkmış.
Murad Küçük’ün çektiği klip ayrı bir olay, uzun zamandır en çok beğendiğim klip oldu.
Kendi’nin kostümleri, dansı, renkler, sahneler hepsi çok Avrupai, bayılarak izliyorum.
Boşuna yabancı müzik listelerine girmemiş. Kendi bu kez epey fark yaratmış, tüm ekibe alkışlar!
CEM YILMAZ AĞZINI BOZARSA!
Cem Yılmaz, bir alışveriş merkezinde oğluyla birlikte geziyor. Pardon gezemiyor çünkü ağzının içine kadar giren onlarca kamera ve sorulan saçma sapan sorularla resmen taciz ediliyor!
Tabii ki her şeyiyle çok merak edilen bir adam ama ona ve ailesine hiç yaşam alanı bırakmayacak derecede rahatsızlık vermenin açıklanır yanı yok! En azından AVM’lerin müşterilerini koruması, bu duruma bir tedbir alması lazım.
Cem Yılmaz, her şeye rağmen saygısını, sabrını korumaya çalışıyor ama bir gün dayanamayıp muhabirlere ağzına geleni söylerse; kimsenin ona tek kelime edecek hakkı olmaz!