İki oyuncuyla ilgili iki haber... Oktay Kaynarca’nın eşi “Önce hakaret ve tehdit etti, sonra yumruk atarak beni dövdü” diye şikayette bulunmuş, Gökçe Özyol’sa eşine attığı yumrukla yüz kemiğini kırmış! Aman ne güzel, ne umut verici haberler!
Ülkede kadına şiddetin önüne geçilmesi için kampanyalar, yürüyüşler, organizasyonlar yapıladursun; topluma eğitimleriyle, kültürleriyle örnek teşkil etmesi gereken ünlü oyuncular ‘kadın dövüyor’! Üstelik Oktay Kaynarca ‘kadına şiddete karşı’ yapılan yürüyüşlere katılmış bir isim... Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
Son dört yılda 726 kadın öldürülmüş, tekme tokat dövülenlerin, bıçaklananların haddi hesabı yok. Böyle bir ortamda toplumun gözü önündeki ünlü kişiler de karılarını yumrukluyorsa; kadınların bu memlekette daha çok çekeceği var demektir! Yazık ki ne yazık..
‘MUTLULUK’ YENİDEN...
Zülfü Livaneli’nin romanından uyarlanan Abdullah Oğuz’un yönettiği ‘Mutluluk’ filmini geçen akşam televizyonda rastlayınca yıllar sonra bir kez daha izledim. Ve bir kez daha çok etkilendim.
Tecavüze uğradığı için kirlenmiş kabul edilen ve töreye göre erkek akrabası tarafından öldürülmesi kararlaştırılan Meryem’in hikayesini hâlâ gerçek hayatta yaşayan kadınlar var bu ülkede... Haliyle ‘gerçek’ten yaşanan bir hikaye izleyeni daha da kalbinden vuruyor, töre ve namus uğruna çekilen eziyetleri, kararan hayatları gözler önüne seriyor.
Bugünlerde ‘Merhamet’ dizisindeki performansını hayranlıkla izlediğim Özgü Namal’ın; ‘Mutluluk’taki oyunculuğu, inandırıcılığı olağanüstü... Murat Han, Talat Bulut ve ırz düşmanı amca rolünde iğrenerek izlediğimiz Mustafa Avkıran da aynı şekilde, hepsi muhteşemler.
Ve ‘Mutluluk’; konusundan oyuncularına, yönetmeninden yine Livaneli imzalı insanın içine işleyen müziğine kadar hiç eskimeyecek bir başyapıt... Zülfü Livaneli romanlarından uyarlanan yeni filmler çekilmelisini umutla beklemekteyim!
‘FLAMİNGO’ HERKESİN DİLİNDE
Taksim’deki Intercontinental Otel’in giriş katında açılan Flamingo; son dönemde herkesin dilinde... Hangi arkadaşımla konuşsam ya gitmiş ve bayılmış, ya da yer bulamadığı için hâlâ gidememenin derdinde!
Bu kadar çok bahsedilen ve açıldığı anda popüler olan restoran-barı gidip görmesem olmazdı. Kapıdan girdiğiniz anda; sanki yurt dışında, Avrupa’da bir mekâna girmiş gibi hissediyorsunuz. Dekorasyonu çok iyi, hem kapalı mekân, hem bahçe harika görünüyor.
Üç arkadaş Flamingo’nun dev barına kurulduk ve bir sürü yemek sipariş ettik ki hepsinden ufak ufak tadalım. Ama lezzetler efsane olduğu için o ‘ufak ufak’ işi pek tutmadı, gecenin sonunda mide fesadı geçirip eve erken kaçmak zorunda kaldım! Yaşattıkları bu lezzet patlaması ve sonucundaki kilo alımı nedeniyle şef Emre Bey’i ve mutfak ekibini kınıyorum!
Mönüdeki her şey birbirinden başarılı. Bana en farklı gelense içine konan minik karideslerle servis edilen roka çorbasıydı. Yer bulup da giderseniz mutlaka deneyin...
Akşam yemeğinin ardından ortam iyice kalabalıklaşıyor ve şık bir gece kulübü havasına giriyor. Çalan müziklerle yerinizde durmanız imkansız. Flamingo’nun adını daha çok duyacağız belli...