Çocukluk ve ergenlik dönemlerinde herkesin hayran olduğu bir ‘idol’ü oluyor. Kendini bulma yıllarında ünlü birini kendine yakın hissedip ona hayran olmak o kadar normal ki. Asıl anormal olan, bu hisleri hiç yaşamayan ve anlamayanlar
Oktay Kaynarca’nın deyimiyle ‘şuursuz ve özenti bir ergenken’ tam anlamıyla bir Michael Jackson fanatiğiydim. Şöyle ki;
* İleride onunla evleneceğime kesin gözüyle baktığımdan yaptığı iki evlilikte de günlerce ağlamış; hayata ve kaderime küsmüştüm!
* Odamın tavanı ve zemini hariç her yer onun posterleriyle kaplıydı.
* Amerika’ya gidip evine sızmanın hayalini kurardım. Tek olay, karşısına çıkmaktı, inancıma göre karşılaşırsak bana aşık olması kaçınılmazdı!!
* “Ben artık Michael hayranı olmak istemiyorum, Take That’e hayran olmaya karar verdim” diyen arkadaşımla uzun süre küs kalmış, bu ihanetini affedememiştim!
* Annem bir ara “Bu çocuk kafayı yedi, ne yapacağız?” endişesiyle doktorları arayıp danışırmış, sonradan öğrendim!
* İstanbul’a konser için geldiğinde; kaldığı otele temizlik görevlisi olarak sızma planları yapmış; planı hayata geçiremeyince otelin önünde nöbet tutmuştum!
* Konser sırasında hem onunla aynı havayı solumanın heyecanıyla, hem de ona ulaşamıyor olmanın üzüntüsüyle durmadan ağlamıştım. Adını haykırmaktan günlerce sesim kısık kaldı!
Hayatın en masum dönemi: “İdol aşkı”
Bu çılgın aşkımı şimdi gülümseyerek, hayatımın en güzel ve ‘masum’ dönemlerinden biri olarak hatırlıyorum. Bugün Justin Bieber’a ayılıp bayılan küçükleri gördükçe de anılarım canlanıyor.
Çocukluk ve ergenlik dönemlerinde herkesin hayran olduğu bir ‘idol’ü oluyor. Kendini bulma yıllarında ünlü birini kendine yakın hissedip ona hayran olmak o kadar normal ki. Asıl anormal olan, bu hisleri hiç yaşamayan ve anlamayanlar.
Oktay Kaynarca’nın Justin hayranlarına “Özenti zavallı ergenler, bu ne yozlaşma”, ailelerine de “Çocuklarını ‘Justiiin’ diye bağıracak kadar şuursuz yetiştiren ebeveynler” diyerek gösterdiği tepki asıl ‘garip’ olan.
Justin’in konserine gittim, küçüklerin gözlerindeki o heyecan pırıltısı var ya, yetişkin yaşlarda asla yaşanamayacak kadar ‘sihirli’ bir şey. Üç yaşındaki çocukların Justin şarkılarını ezbere söylemesi tepki göstermeyi bırak, hayranlıkla izlenecek bir şey.
Hayranlar olmasa sanatçılar ne yapardı?
Justin Bieber, dediğimiz çocuk 19 yaşında bütün dünyayı yerinden oynatan, gittiği her yerde aynı sevgi seliyle karşılanan, sadece bizim gençlerimizi değil her milletten milyonları “Justiiin” diye bağırtan bir yıldız.
Haliyle bu masum duyguları için gençleri ve onlara ileride unutulmaz birer anı olarak kalacak bir heyecan yaşatan ailelerini suçlamak son derece duygusuz, anlaşılamaz ve haksız bir tutum. Üstelik bu dünyada birileri birilerine hayran olmasaydı; ‘sanatçılar’ nasıl var olacaktı?
Tüm Justin hayranları adına bu haykırış da benden gelsin; “JUSTIIIIIIIIIIIN!”
OLMADI MEHMET ÖZ!
Milletçe şanssız olduğumuz bir konudur, dünya çapında ün yapmış Türkler; kendi ‘öz’lerini yüceltecek yerde ya kötüler ya da unutur!
Her zaman gurur duyduğumuz Doktor Mehmet Öz‘ün yüzlerce yıllık tarihi olan ‘Türk kahvemizi’; ‘Yunan kahvesi’ olarak dünyaya tanıtması hiç olmadı! Adamlar zaten yoğurdumuzdan kahvemize sahiplenmeye pek meraklıyken; bir Türk’ün de buna hizmet etmiş olmasının hayal kırıklığını yaşamaktayım!