“AHBAP Genel Başkanı... Sadece kendimi mutlu etmeye çalışıyorum” yazmış Twitter hesabının başına. Ama sadece kendini değil; elinin ve kocaman yüreğinin yettiği insan, hayvan ve doğa ayrımı yapmadan tüm canlıları mutlu etmeye çalışıyor. Haluk Levent o kadar ‘durmadan” çalışıyor ki, onu her gün yazmaya kalksak bile, yaptıklarını anlatmaya yetişmek imkansız. Yazarken bile yorulur insan!
Kurucusu olduğu AHBAP (Anadolu Halk ve Barış Platformu) ve bu iyilik hareketinin Türkiye’nin dört bir yanındaki on binlerce gönüllüsü birer melek gibi oradan oraya koşturuyor, yardıma ihtiyacı olan herkes için proje ve çözümler üretiyor, göz ardı edilen birçok önemli konuda farkındalık yaratıyor.
Hasta, yoksul çocuklara, gençlere moral ve destek, engellilere, ameliyat olması gereken ama para bulamayan insanlara, ilaç arayanlara yardım, evi yananlara, kirasını ödeyemeyenlere hızla bağış toplamak, konser gelirlerini yine ihtiyaç içindeki insanlara harcamak, en uzak köşelerden duyulan imdat çığlıklarına bir Superman hızıyla koşmak...
Sokak hayvanlarını kurtarmak, beslemek, tedavi ettirmek... Doğayı ve çevreyi koruma çalışmaları yapmak... Bunlar Haluk Levent ve AHBAP’ın yaptıklarının sadece ufacık bir kısmını anlatıyor!
300 bin kişilik AHBAP...
Sanatçının söylediğine göre, şu anda sahada çalışan 30 bin gönüllü var ama bekleyenlerle ve temsilcilerle birlikte
300 bin kişiyi bulmuş AHBAP...
Levent’in; ‘sevgi ve gerçeğin peşindeki’ platformu, tüm Türkiye’ye yayılmaya devam ediyor. İnsani değerlere ve iyilik görmeye toplumca öyle aç kalmışız ki, Haluk Levent’in bir başına başlattığı bu hareketin hızla büyüdüğünü görmek, anlatılamaz bir mutluluk...
Onun için “Bakan olsun” diyenler var. Böyle bir isteği olduğunu sanmıyorum ama nasıl da hak ediyor bunu ve bakanlığın hakkını ne kadar iyi verir düşünsenize... Hani filmlerde en zor anlarda ortaya çıkıp, yardıma ihtiyacı olanları kurtaran kahramanlar vardır ya, onu aynen öyle görüyorum ve hiç tanımadan çok fazla seviyorum. Bu halk kahramanı ve onun önderliğindeki tüm AHBAP’lar; iyi ki varsınız, iyi insan olup elini taşın altına koyunca, imkansız görünen her şeyin gerçekleşebileceğini her adımınızla ispat ediyorsunuz.
DEPREM KORKUSU SARDI!
Son günlerde art arda gelen depremler “Büyük İstanbul depreminin habercisi mi?” diye hepimiz korku içindeyiz. Son olarak perşembe günü bulunduğum kalabalık bina bir anda boşaltılıp, yüzlerce kişi açık alanda toplandığımızda yaşadığım endişeyi anlatamam. Üstelik böyle bir tehlike anında cep telefonlarının çalışmadığını görmek, daha da endişe vericiydi. Akşamları yatarken ayakkabılarımızı, giyeceğimizi yatağın yanına koymaya başladık bizim evde, çok can sıkıcı... Deprem çantası da hazırlayacağız. Korkuyla uykuya dalmaya, aynı korkuyla uyanıp, hayatımızı yaşamaya alışmak zor ama sarsıntılar İstanbul’u yoklamaya başladığına göre, böyle olacak. Allah hepimizi korusun.