İvana Sert, ülkesinden kalkıp buraya geliyor; bilinen bir işadamıyla evleniyor, giyim stiliyle dikkatleri çekip adını duyuruyor ve olaylı boşanmasıyla birlikte bir anda Türkiye’nin en ünlü kadınlarından biri olup çıkıyor.
Ondan sonra ver elini televizyon ve moda dünyası... Bizde ünlü olup kariyer yapmak bu kadar kolay işte! Alışkınız...
Ama bir kere ünlü olduysan, her yaptığın milyonlarca kişi tarafından duyuluyorsa; o zaman yaptıklarına da, özel hayatına da dikkat etmek zorundasın. Çünkü ünlülerin takipçileri, sevenleri, onları ‘rol model’ olarak görüp her yaptıklarını örnek alıyor.
Ve İvana Sert gibi örneklerin; özellikle gençlere ciddi ciddi zarar verdiğine inanıyorum, kafa bulandırıyorlar.
Zaten ilişkilerin durumu da ortada işte; kıymet, saygı, dürüstlük, seviye, adap gibi kelimeler lugattan çıktı çıkacak! Düzgün ilişki yaşayabilen kaç insan kaldı ki...
Kocasının yakın arkadaşıyla birlikte olması zaten çirkin; peki eğer doğruysa adama “Birini buldum, onu test edip olmazsa sana döneceğim” demesine kaç puan? Takkem uçtu yeminle!
Böyle bir laf nasıl edilebilir, şakası bile olacak gibi değil! Vallahi söyleyecek söz bulamıyorum bunun üzerine, kelimeler kifayetsiz kalıyor!
“Kadınlar erkeksileşti, erkekler de kadınların hareketlerini çalmaya başladı” dedim geçen yazıda ama bu kadarı fazla artık. Bir ilişkide olması gereken saygıyı, hoşluğu ve hatta aşkı ayaklar altına aldılar, kadına karşı olması gereken doğru bakış açısını yok ettiler.
Yeter artık yahu!
Birileri de değerleri korumak için asılmalı, yoksa aşk ve düzgün ilişkiler tümüyle kaybolup gidecek.
İŞTE HAYALET’İN YAZ MEKANI
Nişantaşı’ndaki tarihi Maçka Palas’ta birkaç hafta önce açılan Fransız restoranı La Petite Maison farkını daha kapıdan girdiğiniz anda hissettiriyor. İç açıcı ferah dekorasyonu, yüksek tavanı ve şıklığı çok etkileyici... Kendimi yurt dışında bir mekana girmiş gibi hissettim. Zaten Nice, Londra ve Dubai şubelerinin ardından İstanbul’da açıldı, aynı havayı buraya da taşımışlar.
Dünyaca ünlü isimlerin favori restoranı olan La Petite Maison, İstanbul’da da bizim ünlüleri ağırlıyor. Öğlen, akşam fark etmiyor; kimi ararsanız orada! Yakında brunch’lara da başlıyorlar. Burası belli ki günün her saati İstanbul’un ‘en popüler yerlerinden’ olacak.
LEZZETTE SON NOKTA!
Yemeklerden bahsetmek bile istemiyorum! Özenle sürdürdüğüm diyetimi bana bozdurmasını geçtim, resmen şuurumu kaybetmişim. Hani öylesine şık bir ortamda olmasam çatalı bıçağı bırakıp yumulabilirdim, o derece! Başlangıçlardan ana yemeklere, etinden makarnasına, salatasına kadar herşey kusursuz ve çok lezzetli...
Tatlılar ayrı bir efsane, creme brulee ve pain perdu aklımı başımdan aldı, gözlerim falan karardı!
Başarılı şef Liam Smith-Laing’i bizzat tebrik ettim, bir kez de buradan selamlarımı yolluyorum. Elleri dert görmesin!
Restoranın geniş barı ve klasik bir Fransız bahçesi şeklinde tasarlanan terası da çok güzel ve keyifli... Şu yağmurlar dinerse ilk iş terasına koşacağım! La Petite Maison tek kelimeyle ‘olay’ olmuş, Hayalet’in yaz mekanı belli oldu!