Son günlerde en çok düşündüğüm konu... Acaba hayat “İlla ki şunu da yapmalıyım, bunu da başarmalıyım” diye amaçların peşinden stres içinde koşturarak veya robot gibi iş-ev arasında yaşayarak akıp giderken, anlık huzurlarımız bize yetiyor mu? Yoksa çabalamayı, tırmalamayı bıraktığın ve her şeyden uzaklaştığın yerlerdeki süresiz huzura mı ihtiyacımız var?
Etrafıma bakıyorum da, yakın arkadaşlarımın bir ikisi değil, tamamı huzuru bulmanın peşine takılıp, şehirden uzaklara gittiler. (Yoksa benden mi kaçtı bunlar topluca?!) Çalışmama lüksü olanlar işi gücü de bıraktı, sakin ve yavaş, her anı sindirerek yaşıyorlar. Kimi bahçesiyle uğraşıyor, kimi sürekli doğa gezilerinde, kimi her gün başka bir cennet köşeden beni özendirmekle meşgul! Hiçbirinin de dönmeye niyeti yok, keyifleri yerinde...
Tabii, her şeyi bırakıp gitme kararı alabilmek de cesaret işi. Bir dizide duydum; “Ancak çok cesur insanlar hayatlarında büyük değişimler yapabilir” diyordu. Bakın mesela bir sonraki yazıda bahsettiğim çift de, hayatlarında büyük bir değişime karar vermiş ve huzuru Urla’da bulmuşlar…
Urla'nın güzeli
Geçenlerde bir düğüne katılmak için Urla’da kalmam gerekince, interneti açıp otel aramaya başladım. Tam “İçime sinen bir yer bulamayacağım galiba” derken karşıma ‘Kekliktepe Bağ Evi’ çıktı. Bahçesine adım attığım anda doğru yerde olduğumu anladım! Bir tarafta yeşillikler içinde tertemiz havuzu, diğer tarafta kocaman bir bağ ve kendine özel bahçesi olan, ahşap mobilyalı mis gibi kokan odalar... Sabah uyandığımda odamın bahçesinde, otelin bağından toplanmış domates, salatalık, maydanoz ve organik ürünlerle hazırlanmış muhteşem bir kahvaltı masasıyla karşılaştım. Sahipleri Özge Hanım ve Melih Bey o kadar ilgililer ki, sanki otele değil de, o tatlı çiftin evlerine misafirliğe gitmiş gibi hissediyorsunuz. Kısa zaman önce açtıkları mekana gösterdikleri özeni her an, her ayrıntıda görüyorsunuz. Yolu Urla’ya düşecek olanlar hiç başka otel aramasın derim!
AŞK ÖLÜR MÜ YAHU?
İlk kitabı ‘FQ Fantezi Zekası’yla çok satanlar listesine giren Merryliss Taylor’ın yeni kitabı ‘Ve Aşk S*çtı’yı yollamışlar bana. Enteresan ve iddialı bir isim ama bugünün hızla tüketilen sabun köpüğü aşklarını, insanların bir aşktan diğerine zıplama hızını düşününce gayet yerinde bir tespit!.. Kitabın arkasındaki; “Ne düşünüyorsun aşkım?” dediklerimiz bize ‘Hiç’ derken aslında ne düşünüyor? “Seni seviyorum” diyenler aslında ne söylemek istiyor? Kim kimden neleri gizliyor? Bu hikayenin sonunda “Aşk ölecek, gebersin pislik!” cümlelerini görünce hem yazardaki aşk düşmanlığına gülüp kitabı çok merak ettim hem de zaten aşktan korkar hale geldiğimiz bir devirde aşka inancımızı toptan kaybederiz endişesi yaşadım! Şimdilik kitapla uzaktan bakışıyoruz. Bu arada yazarın da tuzu kuru, aşka atıp tutuyor da kendisi evliymiş!