Biricik ‘Hürrem’imiz Meryem Uzerli, Türkiye’den firar ettiğinden beri yatıyoruz kalkıyoruz onu konuşuyoruz. Bu gidiş ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisine büyük darbe oldu, eski tadı kalmayacak.
Zaten her dizide olan da bu değil mi? Başrol karakteri gittikten sonra eski havası kalmıyor hiçbirinin. ‘Adını Feriha Koydum’ ve ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’de de aynı şey yaşandı. Hele giden oyuncunun yerine aynı karaktere bir başkasını getirirseniz, o hiç kabul görmüyor. İzleyici alıştığı oyuncuyu arıyor.
Eee bu durumda Meryem Uzerli’ye alışmış gözlerimizin bir başka ‘Hürrem’e adapte olması çok zor çünkü o rolüyle bütünleşmiş; hepimizin sempatisini kazanmıştı.
Sendromunu yediğim!
Benim anlamadığım Meryem Uzerli’nin, başarının, şöhretin, milyonlarca kişiden gördüğü ilginin zirvesindeyken; bir çoğumuz hayat boyu çalışsak bile bir arada göremeyeceğimiz kadar çok para kazanıyorken, yani ‘yeryüzündeki milyonlarca insanın hayalini kurduğu bir hayat’ yaşıyorken bunalıma girip kaçmış olması.
Empati yapmaya çalışıyorum olmuyor, gerçek anlamda zor koşullarda ekmek derdine düşüp gece-gündüz demeden çalışan, iki kuruşun hesabını yapan insanlarla dolu bir dünyada; böyle bir şans yakalamışken elinin tersiyle itip kaçmak, daha 2.5 yılda ‘tükenmek’ nasıl bir sendromdur ki? Acaba buna ‘şımarma sendromu’ mu denmeli?
Uzerli’ye sette işkence!
Sevgilisi Can Ateş‘in Uzerli’yi savunan açıklamasını görünce sanırsınız ki kadına bunca zamandır işkence ettiler, çok ağır işler yaptırdılar! ‘Muhteşem Yüzyıl’ setinin, oyuncularının ‘bir elini yağa bir elini bala’ tutan bir set olduğunu Nebahat Çehre de dahil herkes söylüyor. Neyin tükenmesinden bahsediyorsunuz Allah aşkına?
Dizi setlerinin uzun saatler sürmesi, devamlı ezber yapma zorunluluğu falan onları zorluyor anladık, hepsi şikayetçi. İyi de hayat zaten başlı başına zor, herkes zorlanıyor, deli gibi çalışıyor, yoruluyor. Ama şikayet edip duran bu başrol oyuncuları, diziler sayesinde yedi cedlerine yetecek parayı kazanıyorlar, milletin rüyasında göremediği hayatı yaşıyorlar. Her şeyin de bir bedeli var yani değil mi?
AÇ SUSUZ RIHANNA!
Bu konsere gitmedim zira Justin Bieber konserinde anladım ki; yabancı sanatçıların ağzı açıkta bırakan şov ve performanslarını canlı izleyince buhrana sürükleniyorum! İster istemez bizimkilerle kıyaslıyorum ve “Bunlarınki konserse bizdekiler ne?” sorusu bende aşağılık kompleksi yaratıyor!
Ama kendini fahri gazeteci ilan eden kankam Caner oradaydı. İşte Caner‘in Rihanna notları:
* Konser 1 saat 20 dakika geç başladı, millet yuhalarken Rihanna sahnede belirdi.
* Tüm hitlerini söyledi, dansçıları ve sahne şovu muhteşemdi.
* Bir ara hayranlarının arasına inip onlarla dans etti, imza dağıttı.
* En pahalı yerlerden sahne önü ‘Diamond Ring’e açıklanandan çok daha fazla kişi almışlardı, nefes almak imkansızdı. (Büyük ayıp)
Ve Caner‘in en çok takıldığı konu içeri ‘su ve yiyecek sokma yasağı’ olmuş. “Konser başlamadan alana girip saatlerce bekleyen ve yerini kaptırmamak için su satış noktasına gidemeyen herkes aç susuz kaldı. 3 kişi 1800 TL bilet parası vermişiz, suyumuzu yanımıza alamıyoruz! Ne yani ‘Allah belanı versin Rihanna’ diyip suyu kafasına mı fırlatacağız? Maksat 50 kuruşluk suya 5 TL verdirmek!“ diye isyan ediyor. Yerden göğe kadar haklı!