Bombanın patladığı Etiler Koç Köprüsü’nün altındaki yoldan hemen hemen her gün geçerim. İnsan ister istemez düşünüyor “O anda oradan geçiyor olabilirdim” diye. Kimse kötü şeyleri kendine kondurmaz, kendi başına geleceğini hiç düşünmez. Oysa her birimiz bu kadar yakınız kötülüklere işte.
Bombadan bir kaç saat sonra yine geçtim o yoldan, içim ürperdi, asabım fena bozuldu, “Allah’ım hepimizi koru” diye dua ettim. Sonra da lanet ettim her gün geçtiğim yoldan ‘bu korkuyla ve dualara sığınarak’ geçmek zorunda bırakıldığım için! Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın “Halkımız rahat etsin buluruz bunu” demiş. Ohh içimize sular serpildi, eminim bu açıklama ilaç gibi gelmiştir bacağı kopan Ayten Bal’a, soluk borusu yanan Yazgülü Şubatlıoğlu’na (!!)
İnsanın günün her saatini korkuyla yaşaması ne kadar zor ve millet olarak buna mahkumuz, çok üzücü.
“Canımızı veririz” derken?
Ajda Pekkan konserine gelen Egemen Bağış’a “Muhteşem vizyonunuzla ülkenin önünü açıyorsunuz. Öyle güzel işler yapıyorsunuz ki size canımızı vermeye hazırız” demiş. Açık söylüyorum bu haberi okuyunca gözlerim yuvalarından pörtledi! Ajda Hanım bu kadar işinin arasında ‘dış siyasete’ de ne kadar hâkim olduğunu göstermiş oldu! Üstelik seçim arifesinde ne kadar da ciciş bir hareket! (Aklıma ciciş kardeşler Esra-Ceyda geldi, neden bilmiyorum!)
Sanatçının iltifatı ülkeye, sanata katkıda bulunacak türden olsun bir zahmet! Doğru amaca hizmet edemediği için bu sözler ‘kuru yağcılık’ olarak algılandı. Ha bir de “size canımızı veririz” sözündeki ‘biz’ tam olarak kimleri temsil ediyor?
Hayalet tavsiyesi: İngilizlerin “Speak for yourself” (kendi adına konuş) diye bir lafı vardır, Ajda Hanım İngilizceyi sever biliyorsunuz, bundan sonra bu lafa da uysun pliiiz.
ŞURDAN BURDAN...
* Parti kokusunu alınca çarşamba akşamı arkadaşlarla Etiler Şamdan’ın bahçesinde yeni açılan Home Store’a koştuk. Kapısından girdiğim anda kendimi ‘gençliğimin ilk günleri’nde hissettim. Sonra baktım bir tek ben değil herkes aynı moda girmiş. Home Store’un DJ’ini tebrik ediyorum, öyle bir çalıyor ki oturabilene aşkolsun. Bundan böyle her çarşamba akşamı parti olacakmış, gidilir!
* Home Store çıkışı kendimizi Maçka’daki yazlık Frame’de bulduk. Kemal Doğulu bütün karizması ve sempatisiyle sahnedeydi. Bir ‘Kemal Doğulu müdavimi’ olarak her çarşamba Frame’deyim artık. Cuma ve cumartesi akşamları da yıllardır Serdar Ortaç’ın orkestrasında yer alan Merih trompette, Tai perküsyonda döktürüyorlar. Daha önce de yazmıştım ‘böyle bir eğlence olamaz!’, yani yazlık Frame çok keyifli, benden söylemesi.
* Perşembe akşamı son günlerin en iyi çıkış yapan isimlerinden Levent Dörter’in albüm tanıtımı vardı. Dörter lansman için sahne aldığı Nişantaşı Melon 24’ü seçmiş. Çoğu lansman zorlama olur, ite kaka geçer, ‘Aşka Saygımdan’ albümünün tanıtımıysa su gibi aktı geçti. Dörter şarkılarını canlı canlı söyledi. Özgün, Tan, Fettah Can, Berkay ve Berksan gibi dostları da onu yalnız bırakmamıştı. Genç isimlerin birbirini böyle gönülden desteklemesi örnek alınacak bir davranış.