Hayvanların doğal yaşam alanlarını beton yığınlarıyla kaplayarak işgal ettiğimize göre, onların haklarına saygılı olmak ve sahipsiz canları şefkatle korumak zorundayız.
Belediyelerin ise bu konuda resmi bir görevi var; koruyacak, kısırlaştıracak ve tedavi edecek...
Yani Kahramanmaraş’ın ‘Göksun İlçesi’nde olduğu gibi sokak köpeklerini iğneyle öldürüp çöp arabalarına atmayacaklar! Böyle insanlık dışı korkunç bir vahşete hakları yok! Bütün benliğimle kınıyorum o belediyeyi!
Geçen gün İstanbul’da, Beşiktaşlılar’la konuşuyordum. Çoğu gerçek hayvansever...
Yeni başkan Murat Hazinedar’ın seçilmeden önce sık sık ‘sokak hayvanlarını korumak için çalışacağını’ söylediğini anlattılar.
Beşiktaş’taki Şairler Parkı’nda bir ‘kedi evi’ var; başkan bu evi büyütmeye söz vermiş ve semt sakinleri şimdi bu sözün tutulmasını bekliyor.
Ayrıca yeni yönetimin, deneyimli ve hayvanların korunmasına yardımcı olan belediye şoförlerini işten çıkaracağı konuşuluyormuş; buna üzülüyorlar.
Beşiktaş’ın hayvan kliniğindeki kısıtlı imkanlarla az sayıda hayvana bakılabiliyormuş; “Yoksul vatandaş hayvanını götüremiyor, ilgisizlik ve reddetme arttı, çaresiz kaldık” diyorlar. Bir an önce yeni bir ‘hayvan hastanesi’ lazım yani...
Kliniğin bir sosyolog tarafından yönetildiğini, oysa operasyon yapacak iyi veteriner hekimlere ihtiyaç olduğunu, yavru kedilerin salgın enfeksiyonla gözlerini kaybettiğini anlatanlar da var.
Başkan Hazinedar’ın kulakları çınlıyor mu bilmem ama öyle çok şikayet ve talep duydum ki benimkiler hala çınlıyor! Umarım hayvanseverlerin beklentilerine en kısa zamanda kulak verir.
Şairler Parkı ve Beşiktaş, havalar soğumadan yardım bekliyor!
SÜKûNET DÜŞMANLARI!
Kankuşum Balkız-Esra’nın gazlamalarıyla enerji olaylarına sardığımdan beri, insan ilişkilerine daha çok özen göstermeye çalışıyorum.
Zira “Kime ne yaşatırsan, aynısını eninde sonunda sen de yaşarsın” sözü pek doğru, hani milleti alttan alıyor, sesimi çıkarmıyorsam onlara verdiğim kıymetten değil; maksat ileride bana ters bir şey olmasın!
Kusura bakmayın biraz bencilleştim, başka türlü yaşanmıyor günümüz dünyasında!
Ancak bazı tipler var ki; kalbini kırmamaya, nezaketi bozmamaya çalıştıkça damarına basıyorlar, fütursuzlukta sınır tanımıyorlar!
Seni öyle bir noktaya getiriyorlar ki, sineye çekmen mümkün değil!
Gecenin bir vakti ardı ardına gelen mesajların sesiyle uykumdan fırladım.
“Herhalde birine bir şey oldu bu telefon bu derece inlediğine göre” diye korkumdan alelacele telefona baktım.
Bir de ne göreyim; hiç alakam
olmayan bir şuursuz, aşk mesajları
döşüyor.
Esruş’tan aldığım ‘sükûnet’ eğitimine dayanarak(!) önce nazikçe gecenin geç bir vaktinde mesaj atılmaması gerektiğini, uyuduğumu ve rahatsız olduğumu belirttim. Bu kez, o mesajlar sonu gelmeyen aramalara dönüştü.
İnanın sinirden saç baş bırakmamacasına kendimi yolacak hale geldim!
Eh bir noktada bende film koptu tabi! Olan, sinirden kaçan uykuma ve bozmak istemediğim enerjime oldu!
‘Hayır’dan anlamak, istenmediğinin açıkça belirtildiği yerde durmamak lazım dostlar. Ha bu arada Esra
hocam, yine beceremedim ama
valla suçum yok!