‘Aldatma geni’ni araştıran bilimadamlarına söylendiğim yazımın mürekkebi kurumadan (klavyedeki harflere basarak ‘mürekkebi kurumadan’ yazmış olmam da garip tabii ama lafın gelişi işte!) yeni bir ‘aldatma yorumuyla’ sarsıldım!
Pelin Körmükçü “Aldatılan milyonlarca kadın var. Kimse ‘Benim kocam aldatmaz’ demesin. Hayvanlar dahil bütün erkekler aldatıyor. Doğanın kuralı bu” demiş.
Gelin olmaya hazırlanan bir kadının aldatılmayı baştan kabullenmiş olması, acınacak bir durum...
Hadi sen kendi kocana bu yolu açıyorsun da senin gibi düşünmeyen kadınların günahı ne? Fikirlerini herkes kendine saklasın! Erkekleri genellemek de ne demek üstelik? Her koyun kendi bacağından asılır!
Bu hayat erkeklere mi güzel?
Yakın bir erkek arkadaşım da “Bir erkeğin gecelik ilişkisi aldatma sayılmaz. Bunu baştan kabul et! Erkekler egoları için, farklılık için bunu yaparlar.
Önemli olan erkeğin bunu kimseye hissettirmeden ve hayatındaki kadını küçük düşürmeden yapmasıdır” dedi.
“Peki ya kadınlar da arada bir farklılık istiyorsa?” diye sordum. Aldığım cevap bir kadının bunu düşünmesinin bile hastalıklı ruh halinin işareti olduğunu söylüyordu arkadaşlar! Oh ne âlâ, hayat erkeklere güzel yani!
Anlayacağınız bilimadamları da, hayvanlar aleminden verilen örnekler de, Pelin Körmükçü gibi söyledikleri milyonlarca kişiye ulaşan kadınlar da, “Erkekler zaten aldatıyor en iyisi çok eşlilik yasal olsun” diyenler de erkeğin ihaneti meşrulaştırıyor.
Ego derseniz her insanda mevcut; farklılık derseniz herkes arayabilir, hayvanları örnek göstermeyi saymıyorum bile; hayvan değiliz neticede! Yahu insanda aşk yaşayacak heves bırakmayanları, ilişkileri, evlilikleri resmen sabote edenleri daha ne kadar dinleyeceğiz?! (Direnişim sürecek!)
BÜYÜ BOZAN KÖPRÜ IŞIKLARI
Dün akşam ömürlük kankam Hayati’nin Boğaz’a nazır evinde muhteşem manzaraya karşı oturmuş muhabbet ediyorduk.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü ve İstanbul’un ışıl ışıl görüntüsünü kuşbakışı gören terasta Hayati, sırtını manzaraya dönmüş otururken “Hey Allah’ım görmemek için arkamı dönüyorum bu sefer de cama yansıyor yine görmek zorunda kalıyorum” diye söylenmeye başladı.
Ben “İstanbul manzarası ayaklarının altında daha ne istiyorsun vicdansız?” diye şaşkınlıkla sorunca ikinci köprünün rengarenk ve hareket halindeki ışıklarını gösterip dedi ki, “Dünyanın en etkileyici şehirlerinden birinde yaşıyoruz ama şu köprü ışıklarının zevksizliğine bak. Bütün büyüyü bozuyor.
Hiçbir yetkili çıkıp da ‘Bu nasıl zevksiz bir ışık seçimi?’ demiyor mu? Böyle bir ışıklandırma modeli lunaparktan başka dünyanın neresinde kaldı?”
Çok yerinde bir isyan kanımca! İstanbul’un eşsiz güzelliğine güzellik katıp herkesi hayran bırakacak, özenle düşünülmüş ve şehrin pırıltısına uyumlu tek renk ışıklar olmalıydı.
Ne yapalım Hayati, Allah başka dert vermesin!