Sağlıklı başladığı günü kahpe bir saldırı sonrası eksik bitirdi Ayten Balın... Her şeye rağmen umudunu ve yaşam enerjisini yitirmemiş
Bazen ufacık şeyleri kendime dert eder, aslında incir çekirdeğini doldurmayacak ve ertesi gün anlamını yitirecek konular için canımı sıkarım. Beni sinirlendirecek bir haber günümün geri kalanını zehir edebilir mesela. En sevmediğim huylarımdan biridir bu ama Etiler’deki bombalı saldırıda bacağını kaybeden Ayten Bal’ın açıklamalarını okuyunca en utandığım huyum oldu.
Sağlıklı başladığı günü kahpe bir saldırı sonrası eksik bitirdi bu genç kadın... Her şeye rağmen umudunu ve yaşam enerjisini yitirmemiş. Bal’ın “Ben pozitif bir kızım. Yaşamayı çok seviyorum.. Daha önce normal bir insandım. Şimdi engelliyim. Engellilerin de neler yaşadıklarını anlayabiliyorum. Hayata küsmek yok. İki ay sonra normal olacağım. Aradaki farkı kimse anlayamayacak” sözleri bana tokat gibi geldi arkadaşlar.
Aldığın nefesin kıymetini anlamak
Aptal aptal şeylere kafayı taktığım, örneğin dostluğa ve hiçbir şeye değer vermeyen beş para etmez insanlar yüzünden üzüldüğüm için kendime çok kızdım. Maalesef bu tür olaylarla aklımız başımıza geliyor, nefes aldığımız her saniye için şükretmek, hayatın her anının kıymetini bilmek gerektiğini anlıyoruz.
Şu an camdan dışarı bakıyorum, pencerenin hemen önünde sapsarı güllerden devasa bir gül ağacı var. Günümün yarısı bu masada geçer ama inanın ilk defa bugün fark ettim gülleri. Kariyerdi, hedeflerdi, günlük işlerdi derken kafayı kaldırıp bir kere bakmamışım.. Teşekkürler Ayten Bal, ‘güzel ve cesur yüreğinle gözümü açtığın’ için...
YANIMDA EX AŞKIM, KARŞIMDA ENGİN AKYÜREK!
Pırıl pırıl bir İstanbul sabahı, hayatım boyunca aşık olduğum tek adam yıllardır yaşadığı yurt dışından kesin dönüş yapmış, birlikte kahvaltıya gideceğiz. Aşkın meşkin üzerinden çok zaman geçti tabii ama birbirimize değer verdiğimiz için dost kalmayı başardık, “Dost kalınmaz” diyenler yanılıyormuş valla, sanki aileden biri gibi artık o.
Rumeli Hisarı’ndaki Nar Cafe’ye oturmaya karar verdik, öyle sevimli ve rahat bir mekan ki bir oturunca kalkası gelmiyor insanın.. Muhteşem bir kahvaltı eşliğinde denize karşı muhabbet ederken gözüm biraz ilerdeki masaya takıldı. Aman Allah’ıııııımmmm o da nesi?! Fatmagül’ün Kerim’i değil mi o? Uğruna Perşembe akşamları kendimi eve kapattığım ve Fatmagül’e olan büyük aşkı yüzünden “Gerçekte böyle bir adam neden yok?” diye buhrana sürüklendiğim Kerim?! Engin Akyürek kafasında kasketi, elinde gazetesiyle tek başına kahvaltı ediyor.
Gözleriyle aşkı anlatan adam
O heyecanla yanımdaki sanki eski sevgilim değil de yakın bir arkadaşımmış gibi başladım Engin Akyürek’i anlatmaya. Bizimki başlarda bozuntuya vermedi, döndü baktı “O kadar da yakışıklı değil bence, ne özelliği var ki?” gibi haset kokan cümleler sıralamaya başladı! Ben tam olarak duymuyorum tabii dediklerini, normalde biraz konsantrasyon eksikliğim vardır ama o an full konsantreyim! Dakikalar sonra masamızda kopan fırtınada bizimki “Eeehh eski erkek arkadaşınım neticede, yeter artık gözünün takıldığı” diye haykırınca kendime geldim. Biraz ayıp oldu galiba dostlar ama eminim Kerim hayranı kızlar beni anlar! Şaka bir yana Akyürek’in oyunculuğunu ayakta alkışlıyorum, tek bir bakışla, tek bir mimikle ‘aşkı bu kadar güzel anlatmak’ her babayiğidin harcı değil.
HAYALET’TEN SEÇMELER
Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan... Bernard Shaw