Bir filmde Jude Law ve Colin Firth isimlerini görürseniz o filme gidersiniz. Ben de gittim tabii… ‘Kral’ın Konuşması’yla Oscar almış, ‘Bridget Jones’un Günlüğü’ filmindeki rolüyle zihinlere kazınmış olan Colin Firth… İki kez Oscar’a aday gösterilmiş Jude Law ve yine Oscar’lı Nicole Kidman ‘Genius’ filminde (Fırtınalı Hayatlar) başrollerde ve konu da yazarlar ve edebiyat severler için ilgi çekici.
Amerikan edebiyatının önde gelen yazarlarını keşfeden, NewYork’un en büyük yayın evlerinden Scribners’ın ünlü editörü Max Perkins’in hayatını anlatan film ‘Max Perkins-Editor of Genius’ isimli kitaptan uyarlanmış. Dünya çapında üne sahip olan yazar Thomas Wolfe’un yazdığı kitabı okuyup etkilenen Perkins (Colin Firth) genç yazara Scribners’ın kitabı basmaya karar verdiğini söylüyor ve editörlüğün yanında menajer gibi onu yönetiyor. Film boyunca neredeyse yatakta bile şapkasını başından çıkarmayarak konsantre olmamı engelleyen Firth’ün film sürecinde ‘saç ektirdiğini’ veya tümüyle kel olduğunu düşünmeye başlamıştım, neyse ki sonunda çıkardı. Saçlar duruyor ama kendisi hayallerimizdeki Colin Firth değil, oldukça yaşlanmış. Bununla birlikte başroldeki üç oyuncu da Oscar adaylığı getirecek kadar iyi oyun çıkarmışlar. Ben Jude Law’un (bazı sahnelerde mübalağalı oynasa da) bu kez Oscar’ı alabileceğini düşünüyorum. Bakalım tahminim tutacak mı?
HAFTANIN KÖTÜLERİ
Hollywood da senaryo sıkıntısı çekiyor diyorum ya, bu hafta da kötü filmden nasibimi aldım.‘Million Dolar Baby’ filmiyle ‘En iyi yardımcı aktör’ Oscar’ı almış Morgan Freeman’ın da rol aldığı ‘Sihirbazlar Çetesi’ bunlardan biri.
Diğeri ise ‘Siyahın Elli Tonu’ isimli saçmalık. Zevkler tartışılmaz ama bu filmleri sinemaya hakaret olarak görüyorum. Boş salonlar yalnız olmadığımın kanıtı diyebilirim.
İNSANLIK DIŞI!
Çocukluğumdan başlayıp spor spikerliğini bırakana kadar futbolla yatıp kalkan büyük bir futbol sevdalısıydım. Şimdilerde futbolun eski tadı tuzu yok gibi, son senelerde epey uzağım. Ama Fatih Terim’in ve Arda Turan’ın Türk futboluna neler kattıklarını,
isimlerini tarihe yazdıracak kadar büyük başarılar kazandıklarını ve sonsuza kadar ‘saygı duyulmayı’ hak ettiklerini futbola en uzak kişi bile bilir. Bizi gururlandırdıkları, milyonları sevince boğdukları zaman efsaneler, kahramanlar ama işler istediğimiz gibi gitmeyince bir anda yerle bir ediliyorlar. Ben böyle bir saçmalığı, böyle bir taraftarlık anlayışını kabul edemiyorum! Ha tabii ki eleştirisini yapsın herkes ama Arda’yı yuhalamak, evine saldırmak, Fatih Hoca’nın kızının karnındaki bebeğe kadar beddualar etmek neyin kafası?!
Arda Turan’a yapılanlara çok üzüldüm, içim acıdı; Buse Terim’e yapılanlara ise hem şoktan, hem sinirden delirdim. Hamile bir kadına söylenen aşağılık cümleler vicdansızlıktan çok öte, insanlık dışıdır! Bunu yapanları dava etmekte çok haklı, umarım hepsi kirli beyinlerinin bedelini öder!