Cadde’nizin Hayaleti olarak ölümsüzlüğün tadını şöyle televizyon karşısında keyifle geçireyim demeye bile imkan bulamıyorum. Zamansızlıktan değil, bende zaman çok malumunuz ama TV’lerde hal yok azizim... Dizi izleyeyim diyorum, zaten gün boyu anamız ağlamış şiddet haberleri, vur-kır, silah-bıçak ve de her tür saçmalığı okumaktan, duymaktan, bir de gece gece aynı olayları dizide görüyorsun, zap tabii...
Bir yarışma izleyeyim diyorsun, dans, şarkı, oyun yeteneği, moda, ne olursa olsun hepsinde jüri üyelerinin bir nevi ‘hakaretle ego tatmini’ni görüp canın sıkılıyor. Bunların hepsi Batı ülkelerinde yayınlanmış program formatlarından alınma ya (yoksa “Çakma” mı demeli), o programlarda dünya çapında isim yapmış uzmanların yarışmacılara ‘keskin eleştiriler’ yapmasını bizimkiler ‘hakaret etme’ olarak algılıyorlar ve ver yansın. Karşılarında “Belki bir yerden yakalar da sanatçı olurum” diye katılmış ama gururu yerle bir olmuş gençler de renkten renge giriyor, katılıp katılacaklarına pişman oluyorlar.
Arası yok mu bunun?
Eğer jüri üyeleri içinde ‘sözü daha çok dinlenen kişi’ beğenmişse diğerleri de beğeniyor ve hepsi birlikte beğeniyi abartarak o yarışmacıyı göklere çıkarıyorlar. Beğenmemişse bitti çocuk, gelen çakıyor, giden çakıyor. Arası yok yani... Hele o moda programı fena, mimiklerle kahkahalarla alay ederek, alay ederken kendileri alay edilecek duruma düşerek yarışmacılara hep birlikte etmediklerini bırakmıyorlar. Hani ağlatmayı başarsalar, ona da gülecekler.
Oysa bu hanımlar, beyler en azından orijinal örneklerine bakarak çıksalar oralarda jürilerin önce ‘beğenilecek bir taraf bulup moral verdiklerini’, sonra ‘ama yetersiz, biz şunu-bunu arıyoruz, sen yeteri kadar o yönünü açığa çıkaramadın’ benzeri sözlerle, fazla moral bozmadan elediklerini görecekler. Ancak ‘gerçekten sıfır yetenek’ olmasına rağmen katılmışsa, hiçbir ümit yoksa o zaman biraz daha açık konuşuyorlar ama yine de bizdekiler kadar kırıcı olmadan.
Uzun lafın kısası, ben izleyemiyorum, jüriler yarışmacılarla birlikte kendilerini de geliştirseler iyi olacak.
ALTIN PORTAKAL VE MÜJDE
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle AKSAV’ın organize ettiği ‘Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin bu yıl ana temasının ‘kadın’ olacağını, festival süresince ‘kadın temalı filmler’in gösterileceğini, seçici jürinin de Müjde Ar başkanlığında kadınlardan oluşacağını duymak hoşuma gitti.
Kadınlarla ilgili ciddi sorunları; ayrımcılığı-haksızlığı-hukuksuzluğu bir türlü bitmeyen bir ülkede tüm festivaller kadın temalı olsa yetmez. Bunu düşünmeleri güzel, Antalya Belediyesi’ne tebrikler.. Müjde Ar’dan daha esprili, daha renk katacak bir jüri başkanı da bulamazlardı. Bu yıl Altın Portakal çok neşeli olacağa benziyor.
Bursa’da rüya gece
Bursa perşembe akşamı hem Bursaspor’un UEFA 3. ön eleme turu maçında Gomel’i 2-1 yenmesiyle, hem de Bursa Kültürpark Arena’nın açılış gecesi için yapılan dev konserle yıkıldı. Maçın bitimiyle zaten onbinlerce kişiyle dolu olan konser alanı iyice kalabalıklaştı, Bursalılar zaferi ünlü sanatçıların şarkılarıyla kutladılar. Hem Bursaspor’u, hem de bu başarılı konser organizasyonunu kutluyorum. Muhteşem bir geceydi.