Doğasever gençlerin Gezi Parkı'ndaki ağaçların yok edilmemesi için başlattığı protestonun birinci yıldönümündeyiz... Şu geçen seneye bir bakın, kaç canımızı yitirdik yok yere; gerildik, üzüldük, mutsuz edildik yok yere, devleti yönetenler kendi gençleriyle çekişti ve adeta onlara savaş açtı yok yere...
Eğer geçen sene bu zamanlarda ‘Gezi gençleri’ne tomalarla, biber gazlarıyla saldırmak yerine; onlara ‘Anayasal haklarını’ kullanma fırsatı verilseydi, bu koca seneyi böyle olaylı ve kayıplar vererek geçirmeyecektik. ‘Gerçek Gezi’cilerin’ kimseye zarar verecek ufacık bir hareket yaptığına, yapacağına bir an bile inanmadım. Doğaya saygı gösteren sağduyulu insanlar, tüm canlılara aynı saygı ve sağduyuyla yaklaşır zaten, değil mi?
Bir çevre olayı başımızdakilerin tutumu nedeniyle zaman içinde ‘korkulu rüya’ haline geldi. Gezi’nin etkileri bir yıldır devam ediyor. Halbuki yönetimlerin kendi gençleriyle, insanlarıyla çekişmesi ancak baskı rejimlerinde olur. Gençleriyle barış içinde olmayan bir demokrasi anlayışı olabilir mi?
Artık bu ‘Gezi fobisi’ son bulsun. Tek duam bugünü olaysız ve kayıpsız atlatmak. Ama bu konuda umudum var mı, işte ondan hiç emin değilim...
ŞEN AİLESİ'NİN ASALETİ...
Begüm Şen’i yıllardır hep güzel, hep zarif gördük bildik ama insanın gerçek ruhu sıkıntılı zamanlarda ortaya çıkar ve bazen alıştığımızdan çok farklı yüzlerle karşılaşırız. Begüm Şen ise ‘bir annenin hayatta yaşayabileceği en büyük acıyla yüz yüzeyken’ bile sükunetini, kontrolünü hep korudu; evine taziyeye giden herkesle tek tek ilgilendi, yüreğindeki ağır yüküne rağmen zarafetinden hiçbir şey kaybetmedi. Asil duruşu ve karakterine büyük saygı duydum.
ŞEN'İN ADALET DUYGUSU
Ve adaletsizliğin ortasında yüzdüğümüz bir dönemde Ali Şen’in ‘adil ruhu’nu gördük bu acı olayda...
Torununun aracıyla çarptığı kamyon şoförünün işini kaybetmesini istemeyen Şen; şoförün patronuna “Maaşına zam yapın, şikayetçi değilim, suçu yok” dedi.
İnsanların ufacık bir menfaat uğruna başkalarının ekmeğiyle hiç tereddüt etmeden oynadığı, sahip olduğu güçle gövde gösterisi yaptığı bir ülkede Ali Şen’in torununu kaybetmesine rağmen, üstelik kendisi de üzüntüden hastalanmışken; diğer tarafın zarar görmemesini düşünmesi çok saygı duyulacak, milyonda bir bulunacak bir ‘adil ruh’ özelliği değil de nedir?
Onlara sabır ve başsağlığı diliyor, Ali Şen’in bir an önce iyileşmesini umuyorum.
DAVETİYESİ BİLE DERT OLDU!
Serdar Ortaç yıllardır evlenmek ve çocuk sahibi olmak istediğini söyledi hep ve nihayet önümüzdeki cuma, yuva kurmanın mutluluğunu yaşayacak. Düğün davetlileri için belli ki çok özenerek, benzerine az rastlanır şıklıkta davetiyeler hazırlatmış. Öyle güzel bir davetiye ki, kendiminkini süs olarak salonumda orta sehpanın üzerine koydum ve hep orada duracak.
Ancak Ortaç’ın davetiyesini bile eleştirenleri görüyorum. Yaşadığı ‘kendine ve dostlarına özel’ heyecanı bile kursağında bırakmaya çalışanlara hayret doğrusu! Benim hayatımda gördüğüm en etkileyici düğün davetiyesi valla, Ortaç ve Chloe’nin yüreğine, hazırlayanların ellerine sağlık!