Özge Ulusoy’un “Aldatma geni varmış” tweet’inden sonra ihanete son derece karşı bir Hayalet olarak ufak bir araştırma yaptım. Gördüm ki canını sevdiğimin bazı bilimadamları, insanoğluna faydalı çalışmalar yapmaları gereken vakti aldatmayı genlere bağlama gibi ulvi bir konuda harcamışlar
Valla ne iyi oldu; artık aldatan taraf “Benim suçum yok, genlerim suçlu” diye dalgasını geçip bunun kanıtını bile sunabilecek. Zaten gerek kendi çevremde, gerek haberlerde gördüğüm ihanet vakaları beni ziyadesiyle geriyor; bir yandan birlikte olduğu kişiyi ölesiye seven bir portre çizenler, öbür yandan onu aldatmakta hiç bir sakınca görmeyebiliyor. Eee, ne anladım ben senin sevginden?
Aldatmıyorum ya daha ne!
“Benim için ne yaptın?” sorusuna “Seni hiç aldatmadım” cevabını vererek bir ilişkinin temel sorumluluklarından birini karşısındakine yapılan bir lütuf, ilişki için sarf edilen bir çaba olarak algılayanlar da var. “Aldatmıyorum ya daha ne bekliyorsun?” şeklindeki bakış açısı, tüm saçmalığına rağmen ‘hem severim, hem aldatırım’dan daha iyi yine de!
İnsanın sevdiği, inandığı, güvendiği, hayatını paylaştığı kişi tarafından ihanete uğraması can acıtan bir durum. Ne genler, ne de başka sebepler aldatmanın açıklaması olabilir. Sevgiye dayalı her ilişki, bağlılık ve sadakat gerektirir. Karakterine güvenmeyen yalnız takılsın arkadaş!
Aldığım kiloları vermek için son birkaç haftadır her pazartesi büyük bir kararlılıkla (!) rejime başlayıp ertesi gün kendimi hamburger, lahmacun veya kebap yerken buluyorum. Bu kısır döngüye bir son vermek adına bu pazartesi rejime başlamak yerine Kavacık’taki ünlü Bayramoğlu Döner’de aldım soluğu! İnsanların kapısında kuyruk olduğu bu restoranın sırrını çözmeliydim. Sandığımın aksine her döner aynı değilmiş, yanında harika tandır lavaşıyla incecik gelen çıtır çıtır dönerin tadını düşünürken bile ağzım sulandı şu an! Yolunuz düşerse siz de sıraya girin çünkü değiyor.
BİR KEREDEN BİR ŞEY OLUR!
Kişi popo üstü yere çakılmamak için sırtını her zaman sağlama almalı dostlar! Bunu sadece mecaz değil gerçek anlamıyla da söylüyorum. Geçenlerde normal zamandaki zıpır benliğimden sıyrılıp; son derece hanımefendi ve şık halimle bir mekâna gittim. Ama o anda kendimi nasıl beğeniyorum, nasıl havalıyım görmeyin! Bu arada hayatta en korktuğum şeylerden biri bu derece havalıyken düşmektir; “Düşene gülünmez” derler ama ben çok gülerim Allah affetsin; eh kendimi de o gülünç durumda görmek istemem haliyle!
Normalde asla arkamdaki sandalyeyi elimle çekmeden ve düşmeyeceğimden emin olmadan oturmam. Ama o akşam ne olduysa oldu ve sandalyeyi tutan garsona güvenip kendimi bırakıverdim. Beynimi sarsacak bir sertlikle çakılışım hâlâ aklımdan çıkmıyor! O nasıl bir sandalye çekmekse, düşerken sandalyeye değmedim bile!
Yaşadığım komik olay hayat dersi gibi adeta! “Bir seferliğine birine güveneyim de kendimi sağlama alma derdine düşmeyeyim” der kendini bırakırsın; böyle yere çakarlar adamı işte!