Bu güzel bayram gününde sizlere Londra’dan sesleniyorum dostlar! Acil bir işimi halletmek için geldim ama yine buraya ayak bastığım anda huzurun dibine vurdum...
Hep söylerim zaten, arada bir yaşadığın ortamdan ve çevrenizdekilerden uzaklaşmak, gerekmedikçe kimseyle iletişime geçmemek insana inanılmaz iyi geliyor. Hele ki Londra’nın yeri benim için apayrı! Burası bana ayrı bir mutluluk veriyor, tüm stresimden arınıp normal hayatımın koşturmacası için yeniden güç depoluyorum...
Dünya üzerindeki en yakışıklı erkeklerden biri kabul edilen (gerçekten Allah onu çok boş bir zamanında yaratmış!) ünlü aktör Channing Tatum’un röportajını okuyordum az önce. Hani bayram gününde söylenmek istemezdim ama
ufak bir kıyaslamaya girince konuşmadan duramayacağımı fark ettim!
Kusursuzun ta kendisi olan ve milyonlarca kadının bayıldığı (misal ben!) Hollywood yıldızıyla yapılan röportaj şöyle başlıyor:
“Onun yapamayacağı herhangi bir şey var mı? Hayır! 35 yaşında olmasına rağmen kazandığı başarılarla, ancak uzun yıllarını sinemaya adamış aktörler yarışabilir. Tam bir işkolik ama onun önceliği artık ailesi... ‘Eşim ve çocuğum, benim kalbim ve ruhum’ diyor.” Channing Tatum ve karısına olan büyük aşkına İstanbul Zorlu PSM’deki şovunda gözlerimle şahit olduğum bir başka harika adam Hugh Jackman gibileri şu sıralar çevremdeki kadın sohbetlerinde sıkça konuşuluyor. Neden mi?
Gel de çatlama!
Channing Tatum, “Zaman geçtikçe daha iyi bir adam, baba ve eş olmak için çalışıyorum. Kadınlara birer obje gibi davranmayı, tek gecelik ilişkiler yaşamayı doğru bulmuyorum. Bu boş bakış açısına hiç ilgi duymadım. Karımla tanışmak başıma gelen en güzel şeydi çünkü her zaman gerçek romantizmi ve aşkı istedim. Şimdi onun sayesinde çok daha iyi bir adamım ve ömrümü onunla geçirmek istiyorum” diyor. Hani kimsenin mutluluğunda gözümüz yok ama gel de kıskançlıktan ortadan ikiye çatlama şimdi!
Bir de bize bakalım, çoğu kadın Türkiye’deki yeni erkek profilinden şikayetçi... Bu profildeki arkadaşlara, ‘Ne yaşar ne yaşamaz, bir varmış bir yokmuş’ tipler de diyebiliriz. Sözüm meclisten dışarı tabii, böyle olmayanlar üzerine alınmasın...
Neyin havası bu?!
Kendini bir gösterip bir yok olmayı, önce beğeniyormuş gibi yapıp sonra sebepsiz yere sırra kadem basmayı, karşısındaki kadını afallatmayı marifet sayan, bu şekilde havalı olduğunu sanan ve haftalar sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi tekrar ortaya çıkanlardan bahsediyorum....
Neyin havası bu, hayırdır arkadaşlar?!
Acaba kadınları aşktan ve kendinizden soğutmak yerine; dünyanın hayran olduğu şu adamların kadına yaklaşımından biraz feyz alsanız? Bir kendinize, bir de onlara baksanız mesela, “Bu adamlar bile gerçek aşkın peşindeyken ben neyin peşindeyim acaba?” diye kendinizi biraz sorgulasanız! Zira gerçek aşkı bırak, aşkın A’sını görme umudu kalmadı kadınlarda! Mutsuz, yalnız, aşksız ve sevgisiz bir toplum oluyoruz giderek...
Duygularla oynamanın, parazit gibi takılmanın ne kendinize, ne de başkasına hayrı var. Ha bir de havalı değil komik oluyorsunuz!