Geçtiğimiz perşembe akşamı, hayatımın en muhteşem, en etkileyici ve en unutulmaz akşamlarından biri olarak tarihime geçti. Hem senelerdir istememe rağmen bir türlü canlı dinleme fırsatı bulamadığım efsane sanatçı Fazıl Say’ı, o piyanosunun başında devleşirken, yüz ifadelerini takip edecek kadar yakından izledim ve dinledim; hem de ‘D-Marin Turgutreis Uluslarası Klasik Müzik Festivali’ için özel olarak bestelediği ‘Hermias-Yunus Sırtındaki Çocuk’ adlı olağanüstü eserinin dünya prömiyerine şahitlik eden şanslı kişilerden biri oldum.
Dinleyenin ruhuna işleyen, beynine kazınan öylesine muazzam bir eser yaratmış ki; ertesi sabah Hermias’ın tema melodisini mırıldanıyordum uyandığımda...
Ege Denizi’nin en güzel çocuğu Hermias ve ona dostluk eden yunusun hikayesini ilk kez okuyup bestelemeye karar verdiğinde henüz 14 yaşındaymış Fazıl Say...
Ve bu kararı verdikten tam 30 yıl sonra eserini ilk kez dinleyicisiyle paylaşırken; nasıl kendinden geçtiğini, nasıl dünyadan kopacak kadar büyük bir keyif aldığını, o çok etkilendiği 3000 yıllık efsaneyi kendi yarattığı müzikle nasıl derinden hissettiğini görmeliydiniz, gerçekten kelimelerle anlatılır gibi değil.
Özen Yula’nın vurucu anlatımıyla kelimelere dökülen hikayeyi sahnede usta sanatçı Selçuk Yöntem’den dinledik.
BÖYLE BİR DEHAYA HANGİ ALKIŞ YETER?
Fazıl Say’ın Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde su gibi içimize akan müziği, Selçuk Yöntem’in hayran
bırakan anlatımı, değerli şef Naci Özgüç, Hermias’a ses veren çocuk solist Laurenz Sartena ve anneyi seslendiren Serenad Bağcan sahnede öyle bir bütünleştiler ve hikayeyi bize yaşattılar ki, kendimi çok tutmama rağmen bir noktadan sonra gözümden akan yaşları durduramadım.
Gerçekten hayatım boyunca unutamayacağım bir konserdi.
Zaten konser bitiminde binlerce kişi aynı anda ayağa fırladık, böylesine kıymetli sanatçıları ellerim patlayana kadar alkışlamak falan da yetmiyor bana, hani kendimi parçalasam yetmeyecek!
Bu çok önemli sanat olayıyla bizleri buluşturan ve festivalin tüm gelirini de
Tohum Otizm Vakfı ile Bodrum Sağlık Vakfı’na bağışlayan Doğuş Grubu’nu gönülden tebrik ediyorum.
Ve eşsiz sanatçı Fazıl Say’ın önünde saygıyla eğiliyorum, iyi ki varsın!
BODRUM’DAN SEÇMELER
* Torba’daki Cassa Dell’Arte Otel’in SPA’sı bir harika. Bol köpüklü hamam masajından sonra, bir de esas masaj seansına girip çıkınca yeniden doğmuş gibi oluyorsunuz. Şiddetle tavsiye ederim, çok başarılılar.
* SPA sonrası mayışmış olsanız da, üç beş adım atıp Gonca Balık’a mutlaka gitmeniz lazım. Tahta masalarıyla Türk filminden fırlamış mütevazı, sevimli bir lokanta gibi görünüyor ama o masaları harika mezelerle bir donatıyorlar ki bir anda şaşaalı bir ortama dönüşüyor! Kızartma çipura ve fener kavurmayı denemelisiniz.
* Yalıkavak Palmarina’daki Mezzaluna’nın teras manzarası da, yemekleri de, çalışanların ilgisi ve özeni de bir harika, üstelik bir çok
yere oranla fiyatlar makul. İstanbul şubelerinden çok daha başarılı bence.
Bayıldım!
* Gümüşlük Limon’da gün batımı bir kez olsun yaşanmalı, her yaştan insan hoş müzikler eşliğinde çimlerin üstünde o muhteşem gün batımı için buluşuyor. Zengin mezelerine ölüp
bitiyorum. Limon’un yeri her zaman başka...