Kardeşim Yasemin, her Bodrum seyahatinde yaptığı gibi bayram tatilinde de Marina Yacht Club’da Fatih Erkoç’u dinlemeye gitti. Rezervasyonsuz yer bulmanın çoğu zaman imkansız olduğu, yıllardır istisnasız her defasında dolup taşan Erkoç’un sahnesini; söylediği yerli, yabancı şarkılarla, çaldığı saksafonla usta müzisyenin dinleyicisine yaşattığı müzik ziyafetini anlatırken çok takıldığı bir konudan da bahsetti kardeşim.
Santaçı şarkılarını söylerken suratına doğru tutulan onlarca telefon kamerasının ışığından rahatsız olmuş ve “Anı yaşamak yerine neden videoya çekiyorsunuz? Lütfen çekmeyin” diye rica etmiş insanlardan...
Sanki hiç böyle bir ricada bulunmamış, rahatsız olduğunu söylememiş gibi o ışıklarını sahneye tutmaya devam etmiş bir sürü kişi. Hani şeytan diyor ki al o telefonları, üzerinde tepin geri ver, “Al şimdi çek” diye! Yeminle yurt dışında bir sanatçı olsa bırakır sahneyi gider bu saygısızlığın üzerine!
Hayatın tadı hızla kaçıyor!
Bu hikayeyi dinledikten sonra bu kez Tarkan’ın da aynı sebepten hayranlarına kızdığı haberini okudum.
Antalya EXPO’da verdiği konserde binlerce kişinin devamlı telefonlarla çekim yapması karşısında; “Cep telefonuyla uğraşmaktan konserin keyfine varamıyorsunuz. Cep telefonu çıktı, her şeyin tadı bozuldu. Hadi onları bırakın ve konserin keyfini çıkarın!” demiş.
İki önemli sanatçı ve ortak şikayetleri... Yerden göğe kadar haklılar. Birincisi, insanın gözünü kör edercesine alan o telefon flaşları sahnedeki sanatçının konsantrasyonunu, milletin konsere odaklanmak yerine telefonlarla uğraşmasıysa asabını bozuyor!
Ve diğer üzüntü verici nokta ise; kameralı cep telefonları çıktığından beri aynen Fatih Erkoç ve Tarkan’ın da dedikleri gibi ‘anı yaşamak’ diye bir şey kalmadı! Varsa yoksa poz ver, fotoğraf - video çek, sosyal medyada şov yap!
O sırada da geri dönüşü olmayan tüm değerli anlar tadına varamadan, yarım yamalak geçsin gitsin. Cep telefonuydu, sosyal medyaydı, teknolojiydi, bunlar bizi ele geçirdikçe hayatın tadı tuzu hızla kaçıyor, farkında mısınız?