Öyle bir noktaya geldik ki değil evlilik hayal etmek, “evlenme” kelimesini duyunca bile saçlarım dikeliyor, koşarak uzaklaşmak istiyorum!
Büyük bir aşkla evlenen ve ömürlerini bir arada geçiren anneannemle dedemi düşünüyorum, bütün çocukluğum onlarla geçmesine rağmen bir sefer seslerinin yükselmesini bırakın tartıştıklarına bile şahit olmadım. Birbirlerini hiç üzmediler ve aralarındaki saygıyı, sevgiyi hiçbir zaman kaybetmediler. Karşılıklı oturup çay içmekten bile mutlu olan, hayatlarını omuz omuza verip tek yürek olarak geçiren bir çifti. Benim hayalimdeki evlilik de onlarınki gibi oldu hep...
“Hayal” mi dedim ben? Çok afedersiniz! Artık öyle bir noktaya geldik ki değil evlilik hayal etmek, “evlenme” kelimesini duyunca bile saçlarım dikeliyor, koşarak uzaklaşmak istiyorum! Hem çevremde duyduklarım, gördüklerim, hem de magazin aleminde hepimizin şahit olduğu ilişkilerin ve evliliklerin hali “içler acısı” boyutunu bile atlamış vaziyette!
Çok mutlu ve birbirlerine sadık görünen çoğu da tanınmış çiftlere bir bakıyorum; adam karısını aldatmış ayrılıyorlar. Bir başkası garsoniyer tutmuş, karısı “Ne harika bir kocam var” diye saf saf takılırken o, saman altından su yürütüyor. Çevremdeki evli erkekler bir araya geldiklerinde, ihanet etmeyenlerin bile dilinde “özgürlük ve çapkınlık” var. Bu adamlarla evli veya nişanlı olduklarını bile bile birlikte olan ahlak yoksunu kadınlar da ayrı bir mevzu tabii.
Rezillik gazını kökleyip batıyı fena solladık!
“Erkekler zıvanadan çıktı iyice” derken bakıyoruz, artık kadınların da eksik yanı kalmadı. Kocasını komşusuyla aldatan mı dersin, ortak yakın arkadaşlarıyla yasak aşk yaşayan mı dersin, her telden çalanı mevcut... En son sosyetik bir SPA’daki masörün; masaja gelen evli kadınlara verdiği başka hizmetleri anlattılar! Vallahi dimağım şaşıyor yaşananlara, “Yok artık bu kadarı olamaz” dediğim her şey doğru çıkıyor! Hani bildiklerimi isim vererek anlatsam ortalık birbirine girer, o kadar diyeyim!
Evlilik ve ilişkilerdeki yozlaşma konusunda batıyı fena solladık! Tanıdığım yabancı çiftlerde hiç böyle şeyler duymuyorum, çoğu eşlerine son derece bağlı, saygılı ve sadıklar... Bir de bize bakın, rezilliğin son raddesindeyiz! Çoluk, çocuk, aile, kimse hiçbir değeri saymıyor artık. Böyle bir Türkiye’de, bu saatten sonra evlenmek için çıldırmış olmak lazım! Zaten memlekette moral bozacak her şey var, bir de bunları görünce geleceğe dair hiç ümit kalmıyor insanda!
MORAL BOZULUNCA UYUŞTURUCUYA SARILMAK...
Uyuşturucu temin etmekle yargılanan Çağatay Ulusoy, o dönem rol aldığı dizi kötü gidince daha çok içtiğini söylemiş. Ne kadar “yazık” bir açıklama. Üstelik de bunu söyleyen, Türkiye’nin son dönemde yıldızı en çok parlayan, en beğenilen gencecik oyuncularından biri.
Milyonlarca gencin hayalini kurduğu bir konumdayken; insan kendine bunu neden yapar? Her psikolojisi bozulan uyuşturucuya sarılsa işimiz iş.
Milyonlarca kişiyi etkileme gücüne sahip televizyon dizileri, elinde cep telefonu taşıyor rahatlığında silah taşıyan, pat küt birbirini vuran, tekme tokat kavga eden, şiddet dolu karakterler gösterene kadar biraz da “uyuşturucunun ne büyük bir illet” olduğunu gösteren senaryolar üretse keşke...