Hatırlayacağınız gibi ‘Bridget Jones’un Günlüğü’ film serisi; oyuncuları, farklı ve eğlenceli senaryosu ile dünya çapında büyük ilgi çekmişti. Renee Zellweger, Colin Firth ve Hugh Grant ile oynamış, ‘En İyi Kadın Oyuncu’ dalında Oscar’a aday gösterilmişti. Birinci filmden 15 yıl sonra çekilen ve Zellweger’in Colin Firth ve Patrick Demsey’le başrolleri paylaştığı üçüncü film ‘Bridget Jones’un Bebeği’ni birçok açıdan ilgiyle izledim.
Öncelikle yardımcı rolde harikalar yaratan Emma Thomson’u ve serinin meşhur ‘Mark Darcy’si Colin Firth’ü çok sevdiğim için… Sonra “Acaba yeni film de diğerleri kadar iyi olabilmiş mi?” diye merak ettiğim için… Bir de Renee Zellweger’in yüzünü inceltmek için yaptırdığı ve ifadesini tamamen değiştirdiği için çok tartışılan estetik operasyonlarının sonucunu görmek için! Evet, gerçekten değişmiş…
Daha önceki yüzü toplu ve yuvarlak olsa da ifadesi çok daha doğal ve sevimliydi. Ama kendisi eleştiriler karşısında; “Neden erkekler yaşları veya operasyonları nedeniyle eleştirilmiyor da hep kadınlar eleştiriliyor?” şeklinde haklı bir tepki gösterdiği için bu konu üzerinde durmayacağım. Filmin, birinci Bridget Jones’u anımsatması için gereken her şey yapılmış. Eski eş Mark Darcy’nin tepkileri, Bridget’in yakın arkadaşlarının aynı sadakatle onun mutluluğu için çırpınmaları, anne ve babasının bıraktığı yerde aynı konum ve tepkilerle durmaları, aynı ev, aynı dekorlar, aynı kıyafetler…
Belki feyz alırlar!
Bridget, filmde büyük aşkı Mark Darcy’den boşanmış ve yalnız bir kadın… Üç aylık hamile olduğunu öğreniyor ama (Meryl Streep’in ‘Mamma Mia’ filmini anımsatacak şekilde) babanın iki erkekten hangisi olduğundan emin değil! Şüpheli tarihte beraber olduğu iki erkeğe de “babanın kendisi olabileceğini” söylüyor.
Böylesi absürt bir durumda dahi, bu iki erkeğin ‘ilk karşılaşma anından son sahneye kadar’ kadına karşı davranışları, gösterdikleri ilgi ve nezaket izleyen tüm kadınları eritecek nitelikte…
Erkeklerin bu kadar düşünceli ve sevgi dolu davranışları artık normal hayatta o kadar az rastlanır hale geldi ki, “Bütün erkekler izlese de dürüst ve nazik olma dersi alsa” diye düşünüyor insan!
Filmi henüz görmediyseniz, eşiniz veya sevgilinizle birlikte izleyin, bakarsınız feyz alırlar, kim bilir?!
Hayaller sınırsızdır...
Günlük hayatın koşturmacası içinde görme engelli miniklerin hayatı ve geleceği kaçımızın aklına gelir ki? Ama Hotiç gibi ünlü bir markanın vitrininde, görme engelli çocukların resimlerinden oluşan desenlerle süslü portföy çantaları görünce, muazzam bir farkındalık yaşıyor insan bir anda...
Görme engelli çocukların kendine güvenen, çevresiyle uyumlu bireyler
olabilmelerini amaçlayan Parıltı Derneği ile bir araya gelen Hotiç, bu çocukların hayal dünyalarını renklerle resmetmesine vesile olmuş. Rengarenk desenli çantaların satışından sağlanan tüm gelir Parıltı Derneği’ne gidecek.
Zaten kadınlar olarak pek sevdiğimiz alışverişi yaparken; böyle anlamlı bir projeye katkı sağlamak paha biçilemez bir mutluluk olur değil mi?