Düğün dediğin kesinlikle açık havada, mümkünse deniz kenarında olmalı. Kapalı salonlarda yapılan düğünler asla açık hava keyfinin yerini tutmuyor. Ayrıca yemek konusu da gerçekten özen istiyor
Yaz geldi düğün sezonu başladı, vallahi son haftalarda işi gücü bıraktım düğünden düğüne koşturup duruyorum. Bu düğünler beni o kadar yormuş ki geçen iki gün, annem beni yataktan kazıyarak kaldırdı! Peki bunca düğün deneyimi yaşayan Hayalet’inize göre iyi bir düğün nasıl olmalı?
* Bir kere düğün dediğin gelinle damadın eğlenip coşacağı bir organizasyon olmalı. Bizdeki düğünlerde zavallıcıkların masa gezmekten iflahı kesiliyor. Masa gezme işi bitince ikisinde de eğlenecek derman kalmıyor! Ben bu masa gezme olayına kesinlikle karşıyım.
* Davetli sayısı ne kadar artarsa ve düğün ne kadar kalabalık olursa ortam samimiyetten bir o kadar uzaklaşıyor, resmi bir resepsiyon havasına dönüyor. O yüzden davetliler az ve öz olsun, en yakınlar, en sevilenler çağrılsın, diğerleri de kusura bakmasın!
* Eğer canlı müzik olacaksa sahneye çıkacak sanatçı coşturma potansiyeli yüksek biri olmalı. Zaten masasına mıhlanıp etrafı kesmeye pek meraklı bir milletiz, bir de sanatçı bayık oldu mu ortam iyice çekilmez hale geliyor.
* Mekan kesinlikle bembeyaz renkte süslenmeli, araya karıştırılan allı morlu çiçekler, peçeteler, objeler insanda göz zevki bırakmıyor.
* Son gittiğim düğünlerden birinde Allah affetsin yemekler o kadar kötüydü ki bir ara kaçıp dışarıda karnımı doyurup geri döndüm. Yemek konusu gerçekten özen istiyor. n Düğün dediğin kesinlikle açık havada, mümkünse deniz kenarında olmalı. Kapalı salonlarda yapılan düğünler asla açık hava keyfinin yerini tutmuyor.
Rüya düğün en sade olandı! Geçen cumartesi Les Ottomans Otel’in deniz kenarındaki bahçesinde gerçekleşen düğün benim favorim oldu. Gelin ve damat aynen filmlerde izlediğimiz gibi sağlı sollu dizilmiş sandalyelerde oturan davetlilerin arasından geçerek nikah masasına yürüdü. Nikahtan sonra yemek faslına geçildi. Bahçeye yerleştirilmiş masalar sade ve asil bir şıklık içindeydi. Denizden gelen hafif esinti ve masaları aydınlatan mumlar eşliğinde tadı damakta kalan yemekler servis edildi. Düğünde az davetli olması sebebiyle çok samimi ve sıcak bir hava vardı. Gerçekten bayıldım. Les Ottomans Otel bu düğünle farkını bir kez daha ortaya koydu.
ASANSÖRE BİNMEK KABUSUM OLDU!
Bu asansör kabusu bitmeyecek mi arkadaşlar yahu? Bindiği asansör düşen düşene! Asansöre binmekten oldum olası korkarım ve çok mecbur olmadıkça merdiven kullanmayı tercih ederim. Geçen aylarda Futbol Federasyonu eski Başkanı Haluk Ulusoy ve oğlu Saffet Ulusoy’un bindiği asansör üçüncü kattan yere çakıldığında (Çok şükür ucuz atlatmışlardı) bendeki asansör fobisi de tavan yaptı. Daha o olayın etkisini üzerimden atamadan bu sabah yeni bir olayla bir kez daha dehşete kapıldım.
Evimizde çalışan yardımcı hanımın oğlu bindiği asansör beşinci kattan zemine çakılınca ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmış. Umarım kurtulur ve gencecik bir insan ‘ihmal’ nedeniyle hayatını kaybetmez ama bu asansör facialarına artık bir çözüm bulunmalı! Düzenli olarak kontrolü ve bakımı yapılmayan asansörlere binmek intihar etmekle aynı anlama geliyor. Asansörlü binaların denetlenmesi ve bakımı yapılmayan asansörler için sorumlulara ceza kesilmesi şart!