Birkaç ay içerisinde üçüncü kez memleketimizi ‘yine’ kalbinden vurdular. Pırıl pırıl gençlerimizin çoğunlukta olduğu onlarca canımızı yitirdik ‘yine’... Dudaklarımızdan aynı sözler döküldü ‘yine’... “Yeter, teröre lanet olsun, Ankara için dua edin” demekten, acımızla ilgili paylaşımlar yapmaktan ve kahrolmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden ‘yine’...
“Alışmayacağız” diyoruz ama pazar akşamı ben ve yanımdaki arkadaşlarım saldırıyı duyunca üzüntüden sessizliğe gömülmekle birlikte içim yanarak söylüyorum ki şaşırmadık, artık şaşırmıyoruz terör haberi duyunca. Ankara’daki bir arkadaşım olay yerine yakın bir mesafede yemek yediklerini ve patlamayla birlikte şiddetle sarsıldıklarını anlattı. “Gençlerle doluydu orası” dedi sesi titreyerek, “Herkes pazar gezmesindeydi.”
Güzel bir pazar gününün akşamı evine dönmek için otobüs beklerken, belki kafasında gelecek planları yaparken bir anda yok olup gitti insanlarımız. Bir yanda gidenlere üzülürken, diğer yanda hepimizde aynı korku ve endişe... Herkes birbirine “Aman kalabalık yerlerde dolaşma, oraya buraya gitme” uyarıları yapıyor... Çünkü bu kabusun hangimizi, nerede yakalayacağı hiç
belli değil.
Hepimize sokağa çıkma korkusu yaşatan fısıltılar dolaşıyor etrafta, günlerin giderek daha da karanlık olacağına, çok daha büyük olayların yaşanacağına dair. Bu ülkenin insanları ölüyor, ölmeyenler de yaşamaktan bir şey anlamaz hale geliyor. “Bir varsın, bir yoksun” hissiyle yaşamak, yaşamak mıdır? Sıcak yatağında uyandığına şükretmek üzereyken yitip giden insanlarımızı düşününce kendinden utanmak yaşamak mıdır? İlker Kaleli’nin dediği gibi aynen:
“Dileyecek bir temennimiz, kuracak bir cümlemiz kalmadı.”
ZİRVEDE KOMEDİLER...
“Meryem Uzerli dizisinin reyting almayışının ardından gişede de hüsrana uğradı, ‘Annemin Yarası’ filmini az sayıda kişi izledi” diye devam eden habere bakarken düşündüm. Konusu ve oyunculuk performanslarıyla izlemeye değer, kaliteli bir film, ‘Annemin Yarası’...
Bu hüsranın tek sebebi insanların gülüp eğlenecekleri, kafa dağıtıp hiçbir şey düşünmeden stresten uzaklaşacakları filmleri tercih ediyor olması. Bakın, gişede zafer komedi filmlerinin oluyor. Bu memlekette üzülecek, umutsuzluğa kapılacak, bize acı verecek o kadar çok şey yaşıyoruz ki, kimse bir de sinemaya gittiğinde üzülmek, düşünmek, kalbine dokunacak filmler izlemek istemiyor.
OLAY İYİCE ÇİRKİNLEŞTİ!
Nurgül Yeşilçay ve Erkan Petekkaya’nın tartışması gündemden düşmüyor.
İkisinin de söylediklerine bakıyorum, “Acaba kim haklı?” dedikçe görüyorum ki dışarıdan bunu anlamak çok zor. Belki ikisi de kendince haklı, bilemeyiz.
Çok net olan bir yanlış var ki, o da iki başarılı oyuncunun, “Açtım ağzımı, yumdum gözümü” moduna girip birbirlerine ağır sözler söylüyor olması. Hele ki Petekkaya’nın “Nurgül zavallı bir çirkeftir, ne içtiği belli olmayan bir kadındır” sözleri olayı iyice çirkinleştirdi. Kadın meslektaşına bu söyledikleri ona hiç yakışmadı. Halbuki ne güzel demiş atalarımız, “Kol kırılır yen içinde kalır” diye...