‘Sessiz’ isimli kısa metraj filmiyle Altın Palmiye Ödülünü alan Rezan Yeşilbaş’a gönülden tebrikler... Ama ne yazık ki kulaklarım bu gurur anını bozan bir ayrıntıya kilitlendi!
Türk yönetmen Rezan Yeşilbaş Cannes Film Festivali‘nde ‘Sessiz’ isimli kısa metraj filmiyle Altın Palmiye Ödülü alarak büyük bir başarı kazandı. Sahneye çıkıp ödülünü alışını izlerken bir Türk vatandaşı olarak çok gururlandım, tüylerim ürperdi. Rezan Yeşilbaş’a gönülden tebrikler... Ama ne yazık ki kulaklarım bu gurur anını bozan bir ayrıntıya kilitlendi!
“Ödülü aldığım için çok sinirliyim!”
Rezan Yeşilbaş konuşmasına “Çok heyecanlıyım” diye başlıyor; Bilgin çeviriyor: “Çok sinirliyim!”. Millet; “Adam ödül aldı niye sinirli acaba?” diye düşünürken Bilgin aynı hızla ve aralıksız hatalarla devam ediyor.
Yönetmenin son ve en anlamlı cümlesi olan “Bu ödülü ülkemin sessiz ve yalnız bırakılmış bütün kadınlarına adıyorum” cümlesini de (laf aramızda Nuri Bilge Ceylan bu lafı hatırlamıştır!) sanırım tercüme edemeyeceğini anlayınca arkasını dönüp gitti Belçim Bilgin... Rezan Yeşilbaş‘ın uyarısı üzerine mikrofon başına geri dönüp yine efsane(!) bir Fransızca cümleye imza attı!
Olmaz arkadaşım! Her Fransızca bilen eline mikrofon alıp ‘anında çeviri’ yapamaz; ‘profesyonel simultane çevirmen’ler var, koskoca ödül törenine bir tane götüremediniz mi? Meltem Cumbul’un yaptığı ‘barış işareti’nden sonra bu da zihinlere kazınmıştır! Maksat şanımız yürüsün zahir!
KAPALIÇARŞI’DA ÇAMUR BANYOSU!
İstanbul’a gelen turistlerin uğramadan dönmeyeceği yerlerin başında ‘Kapalıçarşı’ gelir. Bir İstanbullu olarak ben bile her gittiğimde çarşının otantik ve büyülü havasının etkisinde kalıyorum. Ama tabii ki bu büyüyü bozacak bir şey yapmasak hatırım kalırdı!
Kapalıçarşı’nın en çok kullanılan ‘Nuruosmaniye’ girişinin yerleri balçık halinde! Yürüyecek yerler kaldırılmış, çamurlara bata çıka nereden geçeceğinizi şaşırıyorsunuz! Ve turistler de giriş kapısı olduğu için tam bu noktada durup fotoğraf çektiriyorlar! Bari bir iki tane de çukur kazsaydınız, içine düşünce Kapalıçarşı tam unutulmaz olurdu onlar için!
İstanbul’un en turistik yerlerinden birinde, yabancıların akın akın geldiği bir mevsimde olacak iş değil!
AÇIK HAVA MI GAZ ODASI MI?!
Açık havada keyif yapmak için bir restoranın veya kafenin bahçesine kuruldunuz diyelim; sigara dumanından nefes alamaz hale geliyorsunuz! Açık mekanlar da en az kapalı mekan kadar ‘duman altı’ oluyor. Orada oturacağına kendini gaz odasına kapat aynı şey yeminle!
Bir de millet dumanını karşısındakinin yüzüne üflememek için yan masalara doğru üflüyor, insanda ne açık hava keyfi kalıyor, ne sağlık! Hele astımı, alerjisi olan evine mi kapansın yani anlamadım ki!
Açık havada bile ‘sigara içilen ve içilmeyen bölümler’ olmalı; ‘kendini zehirlemek isteyenler’ bölümü ve ‘pasif içici olmak istemeyenler’ bölümü!