Eurovision’u açık ara farkla kazanan Avusturyalı ‘sakallı kadın’, son günlerde herkesin dilinde... Dalga geçenlerin haddi hesabı yok haliyle, bizde de “Bu yaratık bir kıyamet alameti” diyenden “İyi ki Eurovision’a katılmamışız, rezillik” diyene kadar her telden çalanı mevcut.
Birkaç hafta önce Conchita Wurst’ü ilk gördüğümde bana da kısa süreli bir inme indi kabul ediyorum! Kadın kılığına girmiş bir erkek olmasından değil (Hatta sakallar olmasa güzellikte ve zerafette çok kişiyi sollar valla!) ama sakalları göz zevkimi fena bozdu! Önce “Manyağa bak” dedim içimden, önyargıma tekmeyi basıp araştırmaya başlayınca ise etkilendim ne yalan söyleyeyim!
“Çocukluğumdan itibaren hep dışlandım ve kabul görmek için olmadığım biri gibi
davranmaya çalıştım. Yıllar içinde bunun da işe yaramadığını görünce uyum sağlamak için çırpınmaktan vazgeçip istediğim şey olmaya karar verdim, hala beni kabullenmeyen çok kişi var ama böyle çok rahat ve mutluyum” diyor.
GÖRÜNTÜYÜ GEÇ, İNSAN OL YETER!
Onun bu herkesi şoke edecek kadar sıradışı olan görüntüyü seçmesinin ardında vermek istediği bir mesajı var: “İnsanlar istediği gibi görünebilmeli ve yaşayabilmeli, önemli olan nereden geldiğimiz, nasıl göründüğümüz değil; asıl önemli olan kişiliktir, insan olmaktır...”
Yerden göğe kadar haklı değil mi aslında? Bu dünyada adam gibi görünüp adam olmayanlar, kadın gibi görünüp içi türlü şeytanlık ve kötü niyetle dolu olanlar, insan gibi görünüp insanlıktan nasibini almamışlar sürüsüne bereket malumunuz.
Üstelik tüm bu dalga geçilmelere ve kabul görmemelere kulak tıkayıp çok büyük bir cesaret gösteriyor, kendine son derece güvenli bir duruşu var, resmen bütün dünyaya kafa tutuyor, ‘ayırımcılık yapan zihniyete’ savaş açıyor! Ve “Siz misiniz beni kabul etmeyen, alın size” dercesine Eurovision’da zaferini ilan ediyor. Kendisini dışlayan, küçümseyen herkes, “Kadın mı erkek mi belli değil, yarışmadan çekilsin” diyen bazı ülke finalistleri ise onun başarısını bir köşeden izlemekle kalıyorlar!
Yani millet dalga geçe dursun, adam ‘sakallı kadın’ imajıyla tüm hedeflerine bir bir ulaşıyor ve tüm dikkatleri ‘asıl vurguladığı mesaja’ kolayca çekiyor.
ŞARJIM BİTTİ, BEN KAÇAR!
Geçenlerde internette bir söz çıktı karşıma: “Bu şehirden, bu insanlardan, her şeyden yoruldum” yazıyordu. İşte aynen böyle hissediyorum uzun zamandır ama sıyrılıp gitmeye fırsat bulamıyorum.
Halbuki arada bir uzaklaşmak,
kendini şarj etmek lazım; İstanbul’u çok sevsem de benim şarjım kesinlikle bu şehrin karmaşasında, koşturmacasında, iş güç stresinde, amaçlardan-hayallerden sebep endişeler arasında dolmuyor.
O nedenle bu yılki tatil sezonumu birkaç günlük Bodrum kaçamağıyla açıyorum a dostlar! Önümüzdeki hafta sonu 19 Mayıs’a bağlandığı için Bodrum epey şenlikli olacak gibi görünüyor. Son dakikada benimle gelmek isteyen kardeşim Kuki’ye uçak bileti bulamayışımız da bu tahminimi destekledi. Eh kambersiz düğün olmaz tabi! “Bodrum’da ne oluyor, ne bitiyor” sizinle paylaşacağım. Takipte kalın!